Her mevsimin farklı özellik, farklı halleri vardır. Bazı haller heyecanlandırır sevinç kaynağı olur bazısı ise insana hüzün verir. Zaten mevsimler insanın hallerinin en bariz misalleridir. İlkbahar çocukları ve gençleri hatırlatır. Yaz olgunluktur. Sonbahar hazan mevsimidir, yorgunluktur. Kış mevsimi ise sonlanan hayatların bariz bir örneğidir. 
Çocuklarımız, gençlerimiz biz insanların ilkbaharıdır. Allah onların ömürlerini soldurmasın. Hep gelişsinler ve yaza güçlü girsinler. Onlar bizlerin geleceğidir. 
Bahar geldiğinde memleketimde çok mutlu olurduk. Karlar erir, toprak yeşerir, hayvanat canlanır, hayvan yavruları bizlerle beraber koşar, zıplar ve baharın tadını çıkarırdık. Ağaçlar çiçeklenir, yaprağa dönüşür, tabiatta her şey adeta hayata neşe katmak için topraktan fışkırırdı. Lakin bu güzelliklerin oluşması için başka bir şeylerin yok olması gerekiyordu. Metrelerce kalın karların eriyip yok olması gerekir. Tam da size anlatmak istediğim budur. 
Bahar gelirken güneş kendini gösterir ama kuvveti karları yok etmek için yetmezdi. İlahi bir yardım gerekirdi. Yağmurlar yağar fakat o da soğuk havanın muhalefeti ile buza dönüşürdü. Fakat kuşluk vaktinde yağmurdan önce kıble tarafından rüzgâr esmeye başlar ve insanın içinde büyük sıkıntılara sebep olurdu. Çünkü kar, kış ve soğuğa alışmış bedenler birden esen bu ılık rüzgâr ile mutsuz olurlar. Fakat esen bu ılık rüzgâr peşinden sicim gibi yağan yağmura davetiyedir. Yağmur dindiğinde karların eridiği ve toprağın örtüsüz halini temaşa edersiniz. Toprak cansız bir beden gibidir.
Bu olay bana şimdi yaygın olan salgın hastalığı hatırlatır oldu. Salgın hastalık öyle esmeye devam ediyor ki önüne gelen karları eriten rüzgâr gibi bu da insanları eritip duruyor. Hele yorgun bedenleri alıp götürmesi kalan insanları ürkütmeye devam ediyor. Gerek ülkemiz de gerekse dünya da bugüne kadar alışmadığımız, görmediğimiz bilmediğimiz kadar fazla insan öldü. Birçok insan hastalıklı oldu. Tedbir alınmış olsa bile yine insanları etkiledi. Bu salgını durdurabilir miyiz? 
Şimdi gezin dolaşın ve insanları dinleyin, göreceksiniz ki herkes doktor olmuş. Tıpkı ramazan ayında herkesin din âlimi olduğu gibi. Bu serbest piyasa doktorları insanları ifsat etmeye devam ediyorlar. Gerçek doktorlardan daha fazla bilgiye sahip olduklarını görüyoruz. Aşının ve tedavi olmanın bin bir türlü tehlikelerini insanlara sözlü ve yazılı olarak anlatıyorlar. Sonuç, kendileri salgın hastalığa tutuldukları zaman birden ters yüz oluyorlar. Hem pişmanlık yaşıyorlar hem de ölüyorlar. Çünkü bu rüzgâr yer, zaman tanımıyor. Estikçe esiyor. 
Düşünüyorum da bunca çocuklarımıza aşılar yaptırıyoruz. Bu aşıların içeriğinin ne olduğunu biliyor muyuz? Araştırıyor uyuz? Kocaman bir hayır değil mi? Lütfen efendiler, Allah’ın (cc) buyruğunu tutalım. “Senden önce de ancak kendilerine vahy indirdiğimiz kişileri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim ehline sorun” (Nahl 43) Âlemlere rahmet Peygamberimiz (sav) tedavi olun, tedavi olun, tedavi olun diye insanları ikaz etmişken artık bizler sokak doktorluğundan vaz geçelim. İnsanlarımızı, sevdiklerimizi, çocuklarımızı tehlikeye atmayalım. Vebale girmeyelim. Senelerini tıbba vakfetmiş doktorlarımızı, sağlık insanlarımızı dinleyelim ve itaat edelim. Bu ilmi onlar tahsil ettiler. Sosyal medyadan “kes kopyala yapıştır” mantığı ile doktorluk olmaz. 
Peygamberimiz (sav) “nerede salgın hastalık varsa oraya girmeyin, orda olanlarda o bölgeden dışarı çıkmasın” talimatına göre sadece ekonomik kaygılardan dolayı salgını daha da salgın hale getirmeyelim. Ve çok dua edelim. En büyük duamız da Maske, Mesafe ve Temizliktir. 
Sıcak meltemlerin karları erittiği gibi bizler de salgın hastalığın karşısında eriyip gitmeyelim. Yoksa birbirimize sataşamayız. Siyasi kavgalar yapamayız. Hükümetler kurup hükümetler yıkamayız. İdeolojik kavgalara giremeyiz. Yapılanı görmemezlikten gelip hakkında nice sözler sarf edemeyiz. Hatta tedavi olduğumuz hastahanelere bile sonra laf söyleyemeyiz. En iyisi mi bu hastalıktan kurtulmanın çaresine bakalım. 
Cuma gününün güzellikleri ile lütfen dua edelim.
Selam ve dualarımla.
Saim ORAL, Kartal 15 Ekim 2021