Çöp konteynerin kenarından geçiyordum. İniltiler duydum. Sağıma soluma baktım kimseler yoktu. Tam hareket edeceğim yine aynı iniltiler oldu, irkildim. Dikkatlice bakınca çöp konteynere asılmış bir torba ekmeği gördüm. Naylona rüzgâr vurunca inilti sesi çıkıyordu. Ekmeklere baktım bir ailenin en az beş günlük ekmek ihtiyacı kadardı. Bana neler anlattı neler! Sizinle paylaşmak isterim.
Selamlaştıktan sonra nedir seni böyle inleten dedim. Bir sordum bin ah işittim. Dinleyin dostlar şu ekmeğin başından geçenleri, ibret alır mıyız bilmem. Dedi ki;
Ben bu hale gelmeden önce akıllara ziyan güzellikler yaşadım. Ve benimle yaşayanlarında mutluluklarına şahit oldum. İlk defa ambarlarından tohum olarak beni çıkardılar. Dışarıda dinlendirdiler. Tohum olarak beni ellerine alıp sevdiler. Çünkü ben yetişip olgunlaşınca beni biçecekler, samanımdan ayıracaklar ve satarak kazançlar elde edecekler diye umutlarla tarlalara doğru beraber yürüdük. Kimi evladını okutacak, kimi evlendirecek, kimi Hacca gidecek, kimi çeşit çeşit karlar elde edecekti. Ve beni toprak ile buluşturdular. Üzerimden tapanlarla geçtiler. Toprağın altında galiba uyuyacağım diye sessizce yattım.
Toprağın üstüne yağan yağmurlarla bende değişiklikler oluştu. Bir tane buğday tanesiyim ama vücudumda değişiklikler oluştu. Yeşil bir başak toprağın dışına çıktı. Ben de onunla nefes aldım. Başak uzandı, büyüdü ve gerçek başak oldu. Bir tane idim yüzlerce oldum. Olgunlaştım. Beni toprağın altına atanlar beni başağımdan ayırdılar. Sonra benim tohumlarımı bir yere topladılar. Başka birisi satın aldı. O değirmende öğüttü un oldum. Onu başkaları aldı. Hamur ettiler. Kızgın fırınlarda bizi yakarak ekmek elde ettiler. Ülkenin nerelerinde tohum olduk nerelerinde ekmek olduk. Nerelerde kimler yedi kimler israf etti. Bu bilmeceyi kimse çözemiyor. Nerelerden nerelere gelip insanlara şifa olduk. Eken biçen kazandı. Alıp un eden kazandı. Unu satan, hamurdan ekmek yapan, yiyen kazandı. Hepsinin bir umudu ve bir hayali vardı.
Lakin insanların gözü doymuyor. Fırından bizi doymayız diye çokça alıyorlar. Yemiyorlar. Bekletiyorlar ve biz bayatlıyoruz. Bizden faydalanmaları gerekirken bizi çöplere atıyorlar. Biz de insanlara faydalı olamıyoruz diye buralarda sızlanıp duruyoruz. İnsanların gözleri doymadığı gibi keseleri de doymuyor. 
Bizi gerektiği gibi değerlendirmeyen insanlar İSRAF ediyorlar. Hâlbuki Allah israf edenleri sevmez. Allah’ın sevmediği işleri yapan insanların ne gözü ne de karnı doyar. Neler anlattı neler. Ekmek ah ettikçe ben düşündüm. Çöpte asılan ve atılan ekmeklere veda edip ayrıldım. Hüzünlüydüm.
Ülkemizde üretilen ekmeğin %5,9’u israf edilmektedir. Ekmek israfı günde 6 milyon, yılda 2,1 milyar adettir. Ülkemizde israf edilen yıllık 2,1 milyar adet ekmeğin parasal değeri 1,5 Milyar TL olup bu parayla 500 okul, 80 hastane inşa edilebilmektedir. Ülkemizde bir yılda israf edilen ekmekle 542 bin ton buğday israf edilmektedir. (Bu tespitler 10 sene öncesine aittir)
Ekmek israfının önlenmesi şarttır. Planlayarak üretmelidir. İhtiyaç kadar alınmalıdır. Dilimleyerek servis yapmalı, gününde tüketilecekse poşette muhafaza edilmelidir. Uzun sürede tüketilecekse buzdolabında veya derin dondurucuda saklanmalıdır. Bayatlamışsa değerlendirilmeli, yemek ve tatlı yapımında kullanılmalıdır. Hanımlar mutlaka değerlendirme şekillerini daha iyi bilirler. 
Ülke olarak insanlarımız israfa dur dese biz ithal yerine sadece un olarak 542 bin ton unu ihraç etsek neler kazanırız. Yemek israfı, yerken içerken yaptığımız israfları lütfen bir düşünün. Lokantalarda yemekler yenirken o güzelim tabağı bitirmeyen insanlar şunu düşünseler; artıklarını bulamadığı için açlıktan ölen insanların varlığından dolayı sorgulanacağız. 
Peygamberimiz buyuruyor ki;” Yemek yerken midenizin üçte birini yemekle, üçte birini su ile üçte birini de boş bırakın.” “yemek tabağınızı sıyırın ve temizleyin. Çünkü rızık yemeğin neresindedir bilinmez.” Yemek israfının, ekmek israfının milletçe önüne geçmeliyiz. Şimdi bayram geliyor. Sılayı rahimden ziyade insanlar akrabalarından uzakta tatil beldelerinde para harcamanın derdine düştüler. Tatil yerlerindeki israf ise akıllara durgunluk verecek durumdadır. 
Sadece ekmek israfı değil, maddi her tür israftan uzak duralım. Manevi israflardan ise mutlaka uzaklaşalım. Biz bu israflardan uzaklaşmazsak maddiyat ve maneviyat bizden uzaklaşacaktır. Onlar gidince de mutluluğumuz, huzurumuzda gidecektir. Zenginlik içinde fukaralığı yaşayacağız. Gelin dostlar zengin olalım. Bu yazının yazılmasına vesile olan gönül dostuma teşekkür ederim. 
Cuma bereketiyle israftan kaçınmak için akıl duası ile gönül duasına devam edelim.
Selam ve dualarımla.
Saim ORAL, Kartal 23 Haziran 2023