Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur. Keşke bunu bilselerdi! (Ankebut 64)
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz? (Enam 32)
Ahiret kaygısı taşımadan sırf dünya ile meşgul olanlar için Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Hayata anlam ve değer katan şeyler, Allah’ın hoşnutluğunu ve O’na yakınlaşmayı umarak yapılan hayırlı işlerdir. Böyle bir düşünce ve niyet taşımadan yaşanılan hayat boştur. Manasız ve faydasız geçirilen bir süreden ibarettir. 
Yukarıda ki ayeti kerimeleri okuyuy anlamaya çalışıp buna birde gördüklerimizi ekleyince; insan şu soruyu sormaktan kendini alamıyor. Nedir bizim derdimiz? Nedir bunca çaba ve bunca zorlanmalar. Her şey benim olsun telaşımız. Bu gayret için bir ömür tüketiyoruz. Sonunda iş gelip bir nefes verme seansına takılıp kalıyor. Nefesi vermeden önce çekilen acılar, ıstıraplar, takatten düşmeleri yaşayan insan açıktan olmasa da gönlünden şunları geçiriyor. Ömrümü verdiğim ve biriktirdiğim bunca mal servet bana neden yardımcı olmuyor? Bu hayretleri iç dünyasında yaşayan insan ya çok bedbaht veya çok mutlu olarak huzura erer.
Bedbaht olanların durumu şudur. Servetler biriktirip, zenginliğin tadını çıkarırken, bu servetin sadece kendi kazancı olduğuna inanmıştır. Hiç kimsenin bu servet üzerinde hakkı yoktur şeklinde inanmaktadır. Asla kimseyle paylaşmayı yapmamıştır. Benim malım, benim servetim demiş durmuştur. Hatta kendisi bile kazanılan servetini ağız tadıyla yemeyi başaramamıştır. Malını kaybetmemek için mallarını hep çevirmiştir. Kapalı kutu haline getirmiş asla kimseyle paylaşmamıştır. Özetle; ben kazandım demiştir. Eh son nefesi yaklaşınca bunca emek verdiği malları, serveti kendisine uzaktan el sallamıştır. Ne mutlu olmuş ne de mutlu etmiştir. Şimdi de mutsuzluğa yelken açmaktadır.
Mutlu olanlar ise; verenin Allah, alanın da Allah olduğuna inanmıştır. Kazanılan bütün kazanımlarda Allah’ın kullarının da hakları olduğuna inanmıştır. İnancının gereğini yerine getirir ve hazzını yaşar. Çünkü ihtiyaçlının ihtiyacını giderdiğinde, o insanın mutluluğunu gören insan da mutlu olur. İnandığını yaşayan insan mutludur. Aç susuz kalan bir hayvanı doyurduğunuzda size olan iltifatını bilirsiniz. Kuyruk sallar ve boynunu uzatır. Ya insan, eşrefi mahlûkat olan insanın ihtiyacını gidermek ne kadar da muhteşem duygudur. Unutmayalım, ne ekersek onu biçeriz.
Bu salgın hastalık birçok insanı aldı götürdü. Kalanlar mutlu ama hüzünlü. Şunu çok iyi anlamalıyız. Dünya fanidir. Bizler üzerinde geçici zaman için ikamete tabi tutulmuşuz. Kontrat bitince göçe hazır hale gelmeliyiz. Ne dünyamızı ne de ahiretimizi ihmal etmemeliyiz. Dünya malı dünya da kalıyor. 
Sevmeyi ve sevilmeyi ihmal etmeyiniz. Dost edinmeyi ve dost olmayı ötelemeyiniz. 
Nice zalim ve adil hükümdarlar, nice insanlar öldüler. Bizler ve bizden sonrakiler de ölecekler. Her canlı ölümü tadacaktır. Ve orada herkes cürmünce hesap verecektir. Hiç kimseye zulüm edilmeyecektir. Dünyaya geldik, yaşayacağız ve göçüp gideceğiz. Kısa bir ömür sermayesi karşısında bitmeyen bir hayat sermayesini satın alacağımız bir tarladayız. Ne ekersek kesinlikle onu biçeceğiz. İyi olalım, iyi kalalım ve iyi bir şekilde yolculuğa çıkalım.
Dünya bir oyun ve oyuncaktan ibarettir. Onun oyuncağı olmayalım. Cuma bereketiyle, muhabbetle kalınız efendim. Selam ve dualarımla.
Saim ORAL, Kartal 23 Ekim 2020