Yüce Mevla’mız buyuruyor ki; İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır. (Necm 39) Bir yıl iki yıl çalışıp üniversite sınavına giren evlatlarımız, çalışmalarının karşılığını gördüler. Okul hayatı, peşinden sınavlara yarış yaparcasına hazırlanan milyonlarca gencimiz üniversite hayali ile sınava gidiler. Dün sonuçlar açıklandı. Kazananlar ve kaybedenler hepsi hayallerinin ve çalışmalarının karşılığını gördüler.
Kazananlar, gerçekten istediği bölümlere girdiler. Bir kısım kazananlar ise ikinci mesleğim olabilir veya hiç istemedikleri mesleklere giriş yapacaklar. Kazanamayanlar ise çok üzgün ve şaşkınlar. Bir kısmı ise rehber öğretmenlerin yetersizliğinin kurbanı oldular.
Gençlerin ümitleri kırıldı. Ailelerinin yaptıkları karşısında çok mahcup ve inanılmaz travmalar yaşıyorlar. Öğrenci üzgün, anne baba üzgün, öğretmenleri ve arkadaşları üzgünler.
Hey gençler! Unutmayın ki sizin sağlığınız ve varlığınızdan daha önemli bir şey yoktur. Kazansanız da kazanmasanız da sizleri seviyoruz. Allah hepinize sağlık sıhhat ve afiyetler versin. Vazgeçmek yok. Gayret edin çok dikkatli çalışın seneye gerçekten istediğiniz bölümlere girersiniz. İstemediğiniz bölümlerde okuyup mutsuz olacağına, bir sene sonra mutlu olacağınız bölümleri kazanın.
Peygamberimiz buyuruyor ki; hayırlı işler, orta ve devamlı olandır. Çalışırken aşırı gitmeden orta yollu çalışın ama devamlı ve kararlı çalışın. Bakın başarı nasılda sizi buluyor.
Her öğrencinin bir istidadı vardır. Öğretmenler, veliler ve rehberler gençlerin istidadına göre yönlendirmelerini yapmalıdırlar. Öğretmen, veli ve öğrenci üçgeninde hazırlanıp, asla taviz vermeden istidadı doğrultusunda ki Üniversitenin bölümlerine öğrenciler imtihansız girmelidirler. Ancak çok sıkı bir mülakatla girmelidirler. Yoksa bu çocukların iki, dört oturumda geleceklerinin belirlenmesi doğru değildir. Orta ve Lise eğitiminde her çocuğa ve gence en az üç değişik şekilde yönlenme şansı verilmelidir. Herkes üniversitede okuması şart değildir. Üniversiteyi bitirip hiç bilgisi ve ilgisi olmayan iş sahalarında istihdam edilmeleri yanlış eğitim politikasıdır. Bir gencin 4 veya 5 senesi çalınmış oluyor. 
En büyük yanlış şurada başlıyor. İlkokul da; en iyi öğretmen algısıyla başlıyor. Ortaokul ve Liseye gelince en büyük yanlış burada yapılıyor. Daha lise birinci sınıfta çocuk hayal kurmaya başlıyor. En iyi Üniversiteye hangi lisede okursam girebilirim?
Ya öğretmenler, ya idareciler? Adeta Üniversiteler çocukların ilahı haline getiriliyor. En disiplinli idareci, en disiplinli öğretmenler tercih ediliyor. Bu güzel. Ama bu kişilerin en büyük görevi en iyi Üniversiteye girebilmek için çocukları yarıştırıyorlar. Bunun yolu da bizim disiplinimiz ve bizim okulumuzdan geçer diyorlar. Bu uygulama, en iyi üniversite yolunda adeta kızıl elma oluyor. 
İmam Hatip Okulları ise başka bir yarışın peşinde olmuşlar. Bunca başarılı ve zeki çocuklar adeta en iyi üniversiteye gitme yolunda bu okulları seçiyorlar. Sn Müdürlerim, sn öğretmenlerim, bunca zeki çocuğa en iyi üniversite hedefi veriyor ve koşturuyorsunuz. En iyi yerlere girince de gururlanıyorsunuz. 
1.    Bu çocuklara en iyi Müslüman ben olacağım aşısını neden yapmıyorsunuz. En iyi insan ben olacağım fikrini neden vermiyorsunuz?
2.    Din âlimi yetişmesi gereken çocukları neden başka üniversitelere yönlendiriyorsunuz? Neden en zeki çocuklarımız İlahiyat Fakültelerini tercih etmiyor. Bu vebalden sizler nasıl kurtulacaksınız?
3.    Bizim babalarımız, annelerimiz cahildi. Ama bizleri iyi insan olsunlar, iyi âlim olsunlar diye okuttular. Bizler ne yapıyoruz? O fakir ve sözüm ona cahil insanların çocukları, bizler en iyi makam ve mevkilerdeyiz. Ya çocuklarımız? Ya torunlarımız? Üzgünüm onları ateş çemberinin içine atıyoruz. 
Çocuklarınızı ve nesillerinizi koruyun. Şanım, namım yürüsün diye öğretmen ve idarecilerle birlikte olup evlatlarımızı kaybetmeyelim. İnsan olma ideali verilmeyince çocuklar Üniversitelerde tamamen yoldan çıkıyorlar.

Düşünmeniz dileklerimle Cuma Bayramınız mübarek olsun.Selam ve dualarımla.

Saim Oral, Kartal, 28 Ağustos 2020