Batum’a varmak için Sarp sınır kapısına vardım. Sıcak bunalttı. İnanılmaz kalabalık var. Guruplar halinde vatandaşlarımız Batum’a geçiyorlar. En kalabalık hudut kapılarından bir tanesi Sarp sınır kapımız. Nedir bu kalabalık diye merak ettim. Çıkış bölümüne geldik. En az 400 kişi sırada geçiş için bekliyor. Nefes almakta güçlük çekiyoruz. Görevli polislerimizin arasında komiseri görünce ricada bulunayım da bana yardımcı olsun dedim. İşaretleştik. Tebessümle yanıma geldi.
- Buyurun hocam, hoş geldiniz. 
Beni yan kapıdan içeri aldılar. Makamına geçtik. Allah karşıma bir öğrencimi daha çıkardı. Makamında işlemlerimiz yapıldı. Kahvemizi de içtikten sonra bu kalabalığın sebebini sordum. 
- Hocam Karadeniz de lokantalar kapatılmış. Millet turlarla Batum’a geçiyorlar. Hem geziyorlar hem yemeklerini yiyip geri dönüyorlar. Burası hep böyle. Mutlu bir şekilde vedalaşıp ayrıldık.
Gurupların içinden konuştuklarımız oldu. Turlar düzenlendiğini, sadece Batum değil günü birlik bir iki vilayet daha veya sadece Batum ve mesire yerlerini gezdiklerini yemeklerin çok lezzetli olduğunu özellikle HINKAL yemeğinin çok meşhur olduğunu anlattılar. Genç evli bir aile ise buraya onuncu gelişleri olduğunu söyleyince hayret ettim. Bey sakallı, hanım örtülü. Sırf yemek, yemek için Trabzon’dan geldiklerini söylediler. Sadece yurt dışına çıkış parası on sefer için 3.000 TL. Yemekler, alış verişleri düşünün bu genç evli ailenin aylık geliri demek ki zengince. Bu kalabalığı görünce dedim ki Belediyeler Trabzon, Rize ve Artvin’in her yerinde lokantaları kapatmışlar. Bu millet ne yapsın yemek için yurt dışına çıkıyorlar. 
Genç evliler için söylüyorum. Diğer aileler de dâhildir söylediklerime. Karadeniz’in hanımları yemek yapmakta ve tasarrufta namlıdır. Hele dışarıda yemek, yemek onlar için büyük “ayıptır”. Şimdiki gelinler ve kızlar ne çabuk annelerini, teyzelerini ve ninelerini unuttular? Eskiler iyi bilirler, şehirlerde lokanta çok az idi. Ve perdeleri vardı. Çünkü orada yemek yerken dışarıdan geçen insanlar bakıp da canları çekmesin diye. Şimdi bütün caddeler, sokaklar, alış veriş merkezleri yemek yeme yerleri ile dolu. Hiç kimsenin umurunda değil. Birisinin canı çeker diye düşünen kimse kalmadı. Yemek yiyenler öylesine kaptırıyor ki kendini değil insanları düşünmek kendilerini bile düşünmüyorlar. Oburluğun en üst seviyesinde nefes almadan yiyorlar. İsraf ise diz boyu. Birden yiyince nefes tıkanıyor. Yemeğini tam bitiremiyor. Geri kalanı atın çöpe. Yemek yeme yerlerinde ki çöpe atılan yemeklerin henüz ölçümü yapılmadı. Ama ekmek israfının en az iki katıdır.
Gelelim Batum’a giden vatandaşlarımıza. Herkes Batum’un HINKAL’ından bahsediyor adeta birebirlerini coşturuyorlardı. Turları idare eden bir kardeşime sordum. Bu ne haldir? “Abi millet yemek yiyip gününü değerlendirmek için bizim turlara katılıyorlar.” Ve şunu düşündüm. Milletimiz aç ve yoksul. Karnını doyurmak için yurt dışına çıkmayı düşünüyorsa yoksulluk sınırlarını çok aşmışız. Elbette bu cümlelerim bir kinayedir. Doğru cümle şudur. Milletimizin kazancı iyi, harcamayı çok seviyor. Ailelerin gelir düzeyi yüksek olunca her istedikleri yerde yemeklerini yiyip dolaşıp durabiliyorlar. Birilerinin canı çeker diye düşünmüyorlar.
Osmanlı döneminde bizlerin dedeleri sokakta simit bile yemezlermiş. Neden mi? Sokakta simit yiyenlerin mahkemede ŞAHİTLİĞİ KABUL EDİLMEZMİŞ. Çünkü simit yerken başkasının canını çektirir ve kul hakkına girermiş. Vay be. Şimdi kimin şahitliği geçerli olur dersiniz? Belki işi çok hafife alabiliriz ama bunun vebali büyüktür.
Allah daha bol bereketler versin. Ama israf ettirmesin. “Yiyin için ama israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez”. (Araf 31) Yapılan bu ve nice israfların karşısında komşularımız var. Akrabalarımız var. Memleketimin öğrencileri var. Kimse fakirlerden bana ne, diyemez. Zenginlerin kazandıklarında fakirlerin hakkı vardır. Her vatandaşın geliri mutlaka çok iyidir. Herkesin geliri iyi olsun. Gelirim iyidir diye kimse böbürlenmesin. Kibirlenmesin. Çünkü demişler ki; malına güvenme bir kıvılcım yeter. Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter. 
Topluca tasarrufa önem vermemiz elzemdir. Bu tasarruf sadece sıradan vatandaşa değil, devletimizi idare eden en yüksek makamdan aşağıya doğru olmalıdır. Ve herkes HESABINI VERECEK KADAR israf yapmalı ve tasarrufta bulunmalıdır.
Selam ve dualarımla.
Saim ORAL, Kartal 16 Temmuz 2023