Geçtiğimiz salı günü  (3 Nisan), kadınların yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkı elde edişinin  82. yıldönümüydü. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği KA.DER, bu vesileyle yerel yönetimlerdeki içler acısı halimizi yüzümüze vurdu.
TBMM’de kadın milletvekillerimizin oranı  % 9’dan % 14.2’ye yükseldiği halde, bizler bu oranı çok yetersiz bulurken, yerel yönetimlerdeki % 2’ler düzeyindeki oran, sözün bittiği yer değil de nedir?
Oysa bugüne kadarki örnekler ve araştırmalar gösteriyor ki kadın temsili, CHP’nin son tüzük kurultayında kabul ettiği “en az % 33”lük orana ulaşmadan, kadınların yönetimde etkili olabilmeleri söz konusu değil. Hal böyleyken KA.DER’in önümüze koyduğu oranlar, tek kelimeyle utanç verici:
-  Kadın Belediye Başkanı oranı % 0.8
-  Kadın Belediye Meclisi üyesi oranı % 4.2
-  Kadın İl Genel Meclisi üyesi oranı % 3.2
-  Kadın Mahalle Muhtarı oranı % 2.3

Erkek egemen KALELER

Evet, TBMM’deki 550 koltuğun sadece 79’u kadınlara ait diye yakınan bizlerin, yerel yönetimlerde 2950 belediye başkanı arasında neden 26 tanecik kadın var diye çoktaaan kazan kaldırmamız gerekmez miydi? Verdikleri hizmetler açısından kadınlara en yakın yerler olması gereken yerel yönetimlerin, kadınları bu kadar dışlamaları ilk bakışta yadırganabilir.
Ancak yerel yönetimlerin rant, adam kayırma, nepotizm ve yolsuzluk gibi erkek egemen düzende sıkça karşılaştığımız uygulamaların en kolay yapıldığı “kaleler” olduğunu hatırladığımızda taşlar yerine oturuyor. Kadınlar, yerel yönetimlerden mümkün olduğunca uzak tutulmalı ki, çarklar eskisi gibi dönmeye devam edebilsin!
Ankara merkezli Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun Yönetim Kurulu üyelerinden Ayça Akpek, bu kısır döngüyü kırabilmek için şöyle bir öneri getiriyor. Aynı zamanda CHP Ankara İl Yönetimi’nde de olan 32 yaşındaki Akpek, Belediye Meclisi toplantılarının halka açık olduğunu hatırlatıyor ve kadınları bulundukları yöredeki bu toplantılara katılarak siyasete ısınmaya çağırıyor.

Belediyelere not verin

Akpek ilaveten, yerel yönetimlerin yaşamlarımıza dokunan taraflarıyla ilgili bir projenin yürütülmesi gereğine de işaret ederek “Kadınlar yaşadıkları belediyelere not versin” diyor. Bunun uluslararası standardı da varmış. Basite indirgeyerek bir tür “karne” de diyebiliriz. Belediyenin kreşi var mı, hasta bakım merkezi var mı, sokak aydınlatmaları yeterli mi, parkları var mı, belediye bütçesinden kadınların hayatını kolaylaştıracak uygulamalar için yeterli pay ayrılıyor mu gibi...
Belediyeler erkekler tarafından yönetildiği için, illerde ve ilçelerde kadınların da yaşadığı düşünülerek bir organizasyon oluşmuyor. Hatta yalnızca kadınlar değil engelliler, hastalar, yaşlılar, çocuklar da göz ardı ediliyor. Oysa tüm bu grupların bakımı da kadınları ilgilendiriyor; onlar için sunulacak hizmetler, kadının hayatını kolaylaştırıyor.
Haydi kadınlar, belediye meclis toplantılarına katılarak belediyenin üzerinde denetim görevimizi, yerine getirelim. Hayatta hiçbir şey bizlere altın tepsi içinde sunulmuyor. Siyasi alanda ve karar verici pozisyonlarda kadınların yer almadığı bir ülkede ciddi demokrasi sorunu var demektir.
Ülkemizdeki demokrasi sorununun aşılmasına katkıda bulunmak da bizim vatandaşlık görevimiz değil midir?