Başbakan Erdoğan, ‘terörle mücadele siyasetle müzakere’ sloganının gereğini bir an önce yapmaya başlamalı; siyasetinin odağına ‘demokratikleşme iradesi’ni yerleştirmeli.

 

Siyasette slogan üretmek önemli bir konudur.  Bir meseleyi hem sarıp sarmalayan, hem hedefi netleştiren, hem de kitleleri aydınlatan sloganlarla yola çıkmak, liderlik açısından bazen yolun yarısı bile olabilir.
Ama bazen de sloganın içi dolmaz, boşlukta kalır. Gereken adımlar atılmadığı için böyle olur.
Bu yüzden sloganın gerçeklerle bağı kopar, hedef kitlenin gözünde pırıltısını, inandırıcılığını yitirir.
Kürt sorununa bakalım.
Erdoğan’ın bir sloganı var:
“Terörle mücadele, siyasetle müzakere!”
İyi güzel.
Slogan olarak hiç de fena değil.
Bu sloganla birlikte, daha doğrusu bu sloganın çerçevesinde, Başbakan Erdoğan her fırsatta özetle diyor ki:
(1) Biz hükümet olarak demokrasinin gereği neyse yaparız.
(2) Demokratikleşme, PKK ile pazarlık ya da bir al-ver konusu değildir.
(3) Ayrıca önce güvenlik, sonra demokratikleşme demiyoruz.
Bunlar yeni değil.
Hükümet kanadından, iktidar sözcülerinden, Tayyip Erdoğan’ın ağzından özellikle son bir yıldır çok sık duyuyoruz.
Son olarak, Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin ziyareti vesilesiyle de tekrarlandı, hükümetin ‘terörle mücadele, siyasetle müzakere’ sloganı...
Şimdi sormak lazım:
Bu sloganın demokratikleşme ayağı nerede? Son bir yıldır ne yapıldı demokrasi adına?
Sormak lazım:
“İşin odağına sadece güvenlik politikaları yerleştirilmedi, demokratikleşme iradesi terörle mücadeleye kurban edilmedi” diyorsunuz, iyi güzel ama nerede o ‘demokratikleşme iradesi’, ne yapıldı son bir yıldır bu konuda?
Kürtçe seçimlik ders mi?
Kürtçe yer isimleri mi?
Yeni anayasayla ilgili olarak vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim gibi konularda hükümetten hiç olmazsa bazı mesajlar mı?
Erdoğan’ın “İnkar ve asimilasyon sona erdi” sözüne yalnızca Kürtçe seçimlik ders, Kürtçe eğitim, Kürtçe yer isimleri pencerelerinden bakarsak, bugüne kadar ne yapıldı söyler misiniz?
Ya Uludere katliamının hesabı?..
Sorular uzatılabilir.
Ama yanıtlar boşlukta...
Ortalık yerde sadece sayıları beş altı binle ifade edilen ve baştan beri demokratik siyaset alanını fena halde daraltmış olan KCK tutuklamaları ve davaları var.
Barzani Ankara’da, İstanbul’da devlet başkanı muamelesi görürken bile, bakıyorum, devlet büyüklerinin ağzından hâlâ ‘Kürt yönetimi, Kürdistan yönetimi’ sözcükleri çıkmıyor, devlet ricali hâlâ Kuzey Irak’la idare ediyor vaziyeti...
Bir başka deyişle:
Meselenin odağında bugün hâlâ sadece güvenlik var, demokratikleşme yok. Hükümetin ve sözcülerinin pek sık dillendirdikleri ‘demokratikleşme iradesi’ lafta kalmaya devam ediyor.
Gerçek bu.
Erdoğan’la Barzani geçen cuma günü yaptıkları açıklamalarda, PKK’nın silah bırakması gerektiğini söylediler.
Barzani, silahın kullanım süresinin dolduğunu, demokratik siyaset döneminin çoktan geldiğini tekrarladı.
Bu çağrılara ben de katılıyorum.
Evet, PKK silah bırakmalı!
Ama Başbakan Erdoğan da, terörle mücadele siyasetle müzakere sloganının gereğini yapmaya başlamalı; siyasetinin odağına ‘demokratikleşme iradesi’ni bir an önce yerleştirmeli.
Yoksa sloganlar çakar almaz eski tüfeklere benzer.