Bu yorum Cumhuriyet Gazetesi yazarı Utku Çakırözer'e ait. Çakırözer, son dönemde görüştüğü Batılı diplomatların Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili görüşlerini bugünkü köşesine taşıdı. "Erdoğan'a alışmak..." başlığı attığı bugünkü yazısında Çakırözer, Batı ülkelerinin Türkiye analizlerini değiştirdiklerini yazdı.


Çakırözer'e göre, " Batı 30 Mart seçimleri öncesi soğuk baktıkları “Cumhurbaşkanlığındaki Erdoğan” fikrine kendilerini hazırlamaya, başkentlerine bu yönde değerlendirmeler göndermeye başlamışlar bile..."

İKİ DÖNEM KÖŞK'TE KALIR

Önce Washington’a giden raporlardaki değişime bakalım:

-Erdoğan çok büyük olasılıkla Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunacak. Kazanırsa, ikinci bir dönem daha bu görevde kalması çok muhtemel.
- Erdoğan’ın 10 yıl daha Türk siyasetinde etkin biçimde var olacağı fikrine herkes kendini alıştırmalı.

İSRAİL İLE ANLAŞMA AN MESELESİ

- Dış politikada Türkiye’nin pozisyonunu belirleyecek nihai aktörlerin başında yine Erdoğan gelecek.
- İkili meselelerin çözümü için “Erdoğan’sız Türkiye” bekleyenler, bu planlarını gözden geçirme ihtiyacı hissedecek. Bu çerçevede İsrail, çok kısa sürede AKP hükümeti ile hazır olan normalleşme anlaşmasını imzalayabilir.

KIBRIS'TA TAVİZ

- Kıbrıs’ta kalıcı çözüm olmasa bile bazı güven artırıcı önlemlerin atılmasında Erdoğan karar verici olacak.
- Çözüm sürecinde de Kürtlerin en büyük umudu Erdoğan olmaya devam edecek.

AB KAPILARI KAPATMAYACAK

Avrupa kanadındaki son değerlendirmelere gelince:

- Türkiye’de otoriterleşme eğilimlerinden kaygılıyız. Ancak Türkiye’ye kapıları kapamak bu eğilimleri daha da güçlendirir, demokrasi yanlılarını yalnız bırakabilir.
- Bu yüzden AKP hükümetini yeniden AB reformlarına başlaması için teşvik etmeye devam edeceğiz.
-Kıbrıs ve Kürt sorununun çözümünde tek belirleyici yine Erdoğan olacak.

AMA ABDULLAH GÜL DE OLSUN

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı fikrini -piyasa tabiriyle- “satın alan” uluslararası kamuoyunun asıl merakı, Başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı. Bu konuda özellikle AKP dışındaki iç ve dış çevrelerdeki beklenti, şu andaki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün partinin ve hükümetin başına geçmesi.

Dışarıdan Türkiye’yi izleyenler bu iki zıt kişiliğin birbirini tamamlayacağını düşünerek “Putin - Medvedev formülü” olarak da adlandırılan, “Erdoğan cumhurbaşkanı, Gül başbakan” modelinin hayata geçirilebileceğine inanıyor. Ancak bize göre bu modelin önündeki en büyük engel bizzat Erdoğan’ın kendisi. Erdoğan Köşk’e çıkması halinde ya partili cumhurbaşkanı diye ifade ettiği kafasındaki başkanlık sistemine geçişi deneyecek ya da ipleri elinden bırakmayarak Cumhurbaşkanlığı’nın anayasada belirtilen yetkilerini sonuna kadar zorlayacak. AKP içinde ve AKP’ye yakın çevrelerde, hiç de azımsanmayacak büyüklükte bir kitle de Erdoğan’ın rolünü zayıflatacak modellere sıcak bakmıyor.