AİÇÜ ESKİ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. COŞKUN TAŞTAN’DAN ÖNEMLİ BİR RAPOR:

Polis Akademisi öğretim üyesi ve AİÇÜ eski öğretim üyesi Doç. Dr. Coşkun Taştan ve Aslıhan Küçüker Yıldız tarafından hazırlanan “Dünyada ve Türkiye’de Kadın Cinayetleri” başlıklı rapor, büyük ilgi gördü. 2017 yılında başlayan ve 2019 yılında sonuçlanan akademik çalışmaların ürünü olan rapor, geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Sn. Süleyman Soylu tarafından düzenlenen değerlendirme toplantısıyla basına tanıtıldı (https://www.youtube.com/watch?v=cYyIMk30wq8&feature=youtu.be). Konuşmalarına Doç. Dr. Coşkun Taştan’a bu çalışmasından ötürü teşekkür ederek başlayan İçişleri Bakanı Sn. Soylu, sadece öldürme ve can kaybı olarak değil şiddet, tecavüz, taciz, cinsel suçlar, psikolojik baskı gibi kabul edilemeyecek diğer olaylarla ilgili de hoş olmayan bir tablonun söz konusu olduğunu aktararak, bu olumsuzlukları bitirme konusunda da gerek devletler gerekse sivil toplum kuruluşları eliyle önemli bilinçlenme ve mücadele trendi yakalandığını dile getirdi.
000
- "STK'lar ile devletin açıkladığı rakamlar arasında farklar göze çarpmaktadır"
Soylu, Türkiye'de kadın cinayetinden kastın “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kapsamına giren hadiseler olduğunu belirterek, buradaki kriterler ve genel çerçevenin, uluslararası standartlarla da uyumlu olduğunu söyledi.

"Hatta bizim kanunlarımızdaki tarifin kapsamının dünya örneklerinden daha geniş olduğunu söylemekte hiçbir beis söz konusu değildir" diyen Soylu, şöyle devam etti:


"Bunu ifade etmemdeki maksat şudur; zaman zaman, kadına yönelik şiddeti önleme üzerine faaliyet gösteren ve esasen emeklerini de çok önemsediğimiz, meseleye önemli katkılar sunan bazı araştırmacıların ve bu konuda araştırma yapan sivil toplum kuruluşlarının açıkladığı kadın cinayeti rakamlarıyla devletin açıkladığı rakamlar arasında farklar göze çarpmaktadır. Bu fark, olayların kendi kategorilerinde değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Söz gelimi bir intihar vakası olabiliyor veya birden fazla kişinin karıştığı öldürme olayında bir kadın da hayatını kaybedebiliyor. Bunlar ölen kişinin cinsiyeti itibarıyla kadınla ilişkili olmakla beraber, cinayetin maksadı doğrudan kadına yönelik olmadığı için, kadın cinayeti kapsamında değerlendirilmemektedir. Burada kamu olarak kadın cinayeti başlığında ele aldığımız hadiseler, başta da belirttiğim hem uluslararası çerçevedeki belirlenen ilkeler aynı zamanda da kanunun kapsamına giren hadiselerdir."

Soylu, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda dünyadaki rakamlara bakıldığında, aslında zaman zaman şaşırtan farklılıklara rastladıklarını söyledi.

Dünya Ekonomik Forumunun yayınladığı küresel cinsiyet eşitliği raporunda birinci sırada yer alan İzlanda ve Finlandiya'da 2016 yılında 1 milyon kişi başına düşen kadın cinayeti sayısının 6 olduğunu aktaran Soylu, Türkiye'de ise bu oranın aynı yıl 3,7 olarak gerçekleştiğini ifade etti.

"Öyle tahmin ediyorum, gelişmişlik seviyesi üzerinden düşününce, tahminlerimizle örtüşmeyen bir durum söz konusudur. Dünya Sağlık Örgütünün 2015 verilerine göre yayınladığı ülkeler sıralamasında İngiltere ve Japonya 1 milyon nüfus başına düşen 2 kadın cinayetiyle oranları en düşük ülke konumundadır. İsviçre, Yunanistan, İran, Gürcistan'da bu sayı milyon nüfus başına 4'tür. Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç ve İspanya'da 5, İsrail, Ermenistan ve Hırvatistan'da 7, Belçika, Avusturalya ve Romanya'da 8 kişidir. Türkiye 2015 verilerine göre Almanya ile aynı bantta yer alıyor, yani 1 milyon nüfus başına 5 kadın cinayeti var. Ancak sonraki yıllarda Türkiye için bu rakam sırasıyla 2016'da 3,7, 2017'de 4,33 ve 2018 sonu itibarıyla da 3,4 olmuştur."


- "Kadına şiddetin en yüksek olduğu ülke yüzde 52 ile Danimarka"

Soylu, "2015 verileriyle kadın cinayetlerinin yüksek olduğu ülkeler Rusya 32, Meksika 35, Brezilya 42 ve Guatemala 72 olarak karşımıza çıkmaktadır." dedi.
Soylu, Polis Akademisi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Coşkun Taştan ve Arş. Görevlisi Aslıhan Küçüker Yıldız tarafından hazırlanan rapor kapsamında yapılan veri analizleri ile ilginç bulgular ortaya koyulduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye'de polis ve jandarma bölgesinde '6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kapsamında işlenen kadın cinayeti sayıları 2016'da 301, 2017'de 350, 2018'de ise 281 olarak gerçekleşmiştir. Cinayetlerin en çok işlendiği mekan, yüzde 72,8'le kadının kendi evidir. Yüzde 15 ile sokak gelmektedir. Cinayetlerde kullanılan silahların yüzde 52,8'inin ateşli silahlar olup bunların yüzde 83,9'unun ruhsatsız olduğu görülmektedir. Failler açısından bakıldığında, halihazırda faili meçhul kadın cinayeti yoktur. Suçluların yüzde 82,4'ü yakalanmış, yüzde 16,2'si olayı müteakip intihar etmiştir. Faillerin sadece 1,3'lük kısmı firaridir, bunların da yakalama çalışmaları devam etmektedir."

Cinayeti işleyenlerin yüzde 69'unun ilkokul ve ortaokul, yüzde 18,9'unun lise ve dengi okullar, yüzde 5,5'lik kısmının da üniversite mezunu olduğunu aktaran Soylu, eğitim durumu yükseldikçe kadın cinayetine karışma oranının azaldığını, buna mukabil, her eğitim seviyesinden insanların bu suça bulaşma ihtimali olduğunun da görüldüğünü vurguladı.

Eldeki bulgularda sadece lisansüstü eğitim almış kişiler arasında kadın cinayeti faili bulunmadığının anlaşıldığını aktaran Soylu, faillerin yüzde 57'sinin işsiz veya nitelik gerektirmeyen işlerde çalışan kişiler olduğuna dikkati çekti. Soylu, faillerin yüzde 63'ünün maktullerle eş veya duygusal partner ilişkisi bulunduğunu, yüzde 32'sinin akraba, yüzde 1,7'sinin de komşu olduğunun görüldüğünü ifade etti.

Faillerin yüzde 63,7'sinin evli, yüzde 21,2'sinin bekar olduğunu belirten Soylu, "Failler açısından dikkat çeken bulgulardan birisi, kadın cinayeti işleyenlerin yüzde 86,5'inin daha önce hiçbir sabıkasının olmadığıdır. Bunun altını çizmek gerekir. Bu vakaların önemli bir kısmında hadisenin aniden geliştiği, hadisenin öncesinde kadının herhangi bir şiddet şikayeti başvurusu olmadığı durumlar azımsanmayacak sayıdadır. Elbette ki başvuru olmaması şiddet görmediği anlamına da gelmemektedir. Bazen şiddet vuku bulsa bile aile içerisinde kalması tercih edilebiliyor." diye konuştu.

Kadının, eşinin, ailesinde yer alan bireylerin, akrabalarının veya duygusal yakınlık içinde olduğu erkek arkadaşının kendisine bir zarar verebileceğini tahmin etmediğini, dolayısıyla bir tedbir de öngörmediğini dile getiren Soylu, maktuller açısından dağılım incelendiğinde, yüzde 58,5'inin evli, yüzde 16,1'inin boşanmış, yüzde 16,3'ünün ise bekar kadınlar olduğunu ifade etti.

Soylu, 18-45 yaş arası ağırlıklı olmakla beraber hemen hemen her yaş grubundan kadının bu cinayetlere maruz kaldığını, 0-17 yaş grubundaki oranın yüzde 8,6, 66 ve üzeri yaş grubunda ise yüzde 7,1 olduğunu belirterek, yüksek yaşlardaki cinayet sebebinin yüzde 17 oranında ekonomik nedenler, yüzde 46,7 psiko-sosyal motifler ve yüzde 38,3 oranında da failin ruhsal ve bedensel sağlığı ile madde kullanımı şeklinde kendini gösterdiğini anlattı.

Kadının, eşinin, ailesinde yer alan bireylerin, akrabalarının veya duygusal yakınlık içinde olduğu erkek arkadaşının kendisine bir zarar verebileceğini tahmin etmediğini, dolayısıyla bir tedbir de öngörmediğini dile getiren Soylu, maktuller açısından dağılım incelendiğinde, yüzde 58,5'inin evli, yüzde 16,1'inin boşanmış, yüzde 16,3'ünün ise bekar kadınlar olduğunu ifade etti.

Soylu, 18-45 yaş arası ağırlıklı olmakla beraber hemen hemen her yaş grubundan kadının bu cinayetlere maruz kaldığını, 0-17 yaş grubundaki oranın yüzde 8,6, 66 ve üzeri yaş grubunda ise yüzde 7,1 olduğunu belirterek, yüksek yaşlardaki cinayet sebebinin yüzde 17 oranında ekonomik nedenler, yüzde 46,7 psiko-sosyal motifler ve yüzde 38,3 oranında da failin ruhsal ve bedensel sağlığı ile madde kullanımı şeklinde kendini gösterdiğini anlattı