Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Terörle mücadelede hiçbir zaaf göstermemeliyiz. İster El Kaide formunda, ister IŞİD şeklinde olsun terörün her türlüsü bütün insanlık için tehdittir" dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile Çırağan Sarayı'ndaki, Türkiye-Almanya Stratejik Diyalog Mekanizması 2. Toplantısı kapsamında, çalışma gruplarına eş başkanlık yapmalarının ardından, ortak basın toplantısı düzenledi.

Davutoğlu, bir gazetecinin "Irak ve Suriye konusunu görüştüğünüzü belirttiniz. Bu konuda somut olarak ne yapmak istiyorsunuz. Yeni bir stratejimi uygulayacaksanız ve Esed'e yakınlaşma mı söz konusu, IŞID'e karşı mücadelede?" şeklindeki sorusu üzerine, "Aslında biz Almanya ile birlikte Londra Suriye Dostları Çekirdek Grubu'nda da birlikte çalışıyoruz. Şimdi Irak konusunda da yoğun bir istişare içindeyiz. Şunu ifade etmek isterim ki, özellikle 2011 yılında bütün Arap sokaklarında halklar demokrasi talepleriyle ayağa kalktıklarında, bu Mısır'da Tahrir Meydanı'nda, Libya'da Bingazi'de, Suriye'de Humus'ta yaşandı, Tunus'ta yaşandı. Bu talepler Türkiye'nin ve Almanya'nın da içinde olduğu Avrupa değerler yönünde bir talepti. Bu taleplerin hepsi haklı taleplerdi ve biz ilkeli ülkeler olarak, Türkiye olarak da Almanya da demokratik değerleri, insan haklarını savunan ülkeler olarak bu taleplerin arkasında durduk. Bu talepler iki yönden baskıyla karşılaştı. Bir otoriter rejimler; Başta Beşer Esed rejimi olmak üzere. Bu talepleri dile getiren halka dönük büyük katliamlara kalkıştılar. Sniperler kullanıldı. Tanklar, toplarla şehirler dövüldü" diye konuştu.

"SURİYE'DE İNSANLIK SUÇU İŞLENDİ"

Suriye'de kimyasal silah dahil olmak üzere her türlü insanlık suçunun işlendiğini aktaran Davutoğlu, "Bugün Suriye rejimiyle, onu meşru görerek diyalog kurmak mümkün değil. Ancak Suriye rejimiyle Cenevre metni etrafında, geçiş hükümeti kurmak için bir müzakere edilebilir. Geçiş hükümeti oluşturmak, eli kana bulaşmamış olanlarla bir geçiş hükümeti kurmak için müzakere edilebilir. Ama maalesef Montrö'de de gördüğümüz gibi Suriye rejimi oraya müzakere iradesiyle gelmedi" değerlendirmesinde bulundu.

Terörle mücadele konusunda hiçbir zaaf göstermemeleri gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Terör ister El-Kaide, ister IŞİD şeklinde olsun, terörün her türlüsü Suriye ve Irak, Orta Doğu halkları ve bütün insanlık için bir tehdittir. Aynı şekilde halkına karşı böyle bir insanlık suçu işlemiş Suriye rejimi karşısında da yine hiçbir tolerans gösterilmemelidir. Aksi taktirde, benzer suçlar başka ülkelerde işlenmeye başlar. Bugün Suriye halkının da Irak halkının da bizden beklediği, bir taraftan teröre karşı omuz omuza mücadele etmemiz diğer taraftan da her iki ülkede de demokratik hakların iradelerinin, taleplerini yansıtan, özellikle Suriye'yi kast ediyorum, burada yeni bir dönemin başlatılmasıdır. Bu konuda da Orta Doğu halklarının talepleri, aslında Avrupa halklarının 50-60 yıldır gerçekleştirmeye çalıştığı taleplerdir. Hepimizin ilkeli bir şekilde bu taleplerin arkasında durmamız gerektiği kanaatindeyim."

"HEPİMİZ TERÖRE KARŞI AYNI SAFTAYIZ"

Davutoğlu, Avrupa kaynaklı terör hareketlerinin de Katolik ya da Hristiyanlıkla anılamayacağına vurgu yaparak "Bu Almanya açısından da Hristiyanlar açısından da kabul edilemez. Bu şekilde Türkiye'nin de İslamın da terör ile ilişkilendirilmesi doğru değil. Biz hepimiz teröre karşı aynı saftayız" diye konuştu.

Irak ve Suriye'de böyle bir terör yapılanmasının ortaya çıkmasında, birinci sorumlunun kendi halkına karşı her türlü saldırı aracını kullanarak katleden Esed rejimi olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Esed rejimi bu terörü doğuran şartları, bataklığı oluşturmuştur. İkinci sorumlu da bu saldırılar karşısında Suriye halkını korumak yerine hiçbir tedbir almayarak, 30 bin Suriyeliyi kimyasal silahlar karşısında sahipsiz bırakan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyidir. Kendi sorumluluklarını unutarak, herhangi bir tarafın Türkiye'yi bu sorunun bir parçası göstermesini, kesinlikle kabul etmeyiz. Türkiye hiçbir yerde teröre destek vermemiştir, hiçbir terör örgütüyle dolaylı ya da doğrudan ilişki kurmamıştır ve hiçbir zaman da teröre tolerans gösterilmesini anlayışla karşılamamıştır. Bu tür yayınların son dönemde bazı yayın organlarında sık sık söylenir olması, herhangi bir zemine dayanmadığı gibi maalesef hedef saptırmadır. Bunu şiddetle reddediyoruz. Uluslararası toplumda bunu gündeme getirenler, önce Esed'in kendi halkına karşı kullandığı bu insanlık suçlarına karşı niçin hiç harekete geçilmediğini sormalıdırlar. El-Kaide ya da IŞİD neticedir. Sebeplerini araştırmak zorundayız. Bu terör yapılanmaları, en fazla Türkiye'ye tehdittir. Son olaylarda da görüldüğü gibi en fazla bize tehdit teşkil eder. Hiçbir şekilde müsamaha gösterilmesini, rıza göstermeyeceğimizi bir kez daha ifade ederim." 

"SAVAŞIN IRAK'A TAŞINMASINI KİMSE İSTEMEZ"

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de Davutoğlu'yla gerçekleştirdikleri toplantıda güvenlik meselelerinin yanı sıra AB konusunun da ele alındığını dile getirerek, Davutoğlu'yla yeniden bir araya gelecekleri yemekli toplantıda da Irak'taki durumu daha ayrıntılı ele alacaklarını söyledi.

Frank-Walter Steinmeier, "Musul'da kaçırılan Türk vatandaşları konusunda biz de endişeliyiz, ailelerin endişelerini paylaşıyoruz. Umuyoruz ki en kısa zamanda tekrar ailelerine salimen kavuşabilirler" dedi. Irak'taki krizin barışı tehdit ettiğini belirten Alman bakan, "Kimse 3 yıldır Suriye'de süren iç savaşın Irak'a da taşmasını isteyemez. Irak, teröristlerle sürüdürülen bir savaşın, bölgedeki güçlerin birbiriyle çatışma alanına dönüşmemeli. Dışarıdan bir müdahalenin zor olduğunu düşünerek, Irak'taki sorunların tüm bölge, din ve mezheplerin katılacağı bir çözüme kavuşması gerekir. Aksi takdirde bu sorunun çözüleceğini düşünemiyorum" diye konuştu.

Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki durumdan çok etkilendiğini vurgulayan Steinmeier, "Türkiye'nin bu konudaki girişimleri hepimiz için büyük önem taşıyor. O nedenle bugünkü toplantı gibi fırsatlarda güvene dayalı bilgi alışverişinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Durumun daha da vahim hale gelmesini engellemeliyiz" dedi.