Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında partililere hitap etti.

Konuşmasına “Güzel ülkemizin her bir köşesinden selamla, rahmetle, bereketle gelen değerli dava arkadaşlarım, hepinizi ve hepinizin şahsında 81 vilayetimizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum” ifadeleriyle başlayan Davutoğlu, kendisinin genel başkan olarak genişletilmiş il başkanları toplantısındaki ilk hitabı olduğunu hatırlattı. Davutoğlu, “Allah’ın ismiyle hamdele ve salvele ile başlıyorum. Allah istişarelerimizi hayırlara vesile kılsın” dedi.

"YOLU AÇIK OLSUN"

Son genişletilmiş il başkanları toplantısının sembolik bir tarihte, 14 Ağustos’ta AK Parti’nin 13. kuruluş yıl dönümünde yapıldığını anımsatan Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Bu salonda hepimiz çok duygusal anlar yaşadık. Hepimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın, o gün için seçilmiş Cumhurbaşkanımızın, kurucu genel başkanımızın, liderimizin hitabını dinlerken 13 yıllık bir muhasebe yaptık. 13 yılın bizlere nasıl büyük bir azim, şevk, kararlılık getirdiğini ve geleceğe ne kadar büyük bir ümitle baktığımızı hep beraber görmekten büyük bir onur duyduk. Duygusal bir konuşmaydı, duygusal bir andı; çünkü bu kürsüden sizlere hitap etmiş olan kurucu genel başkanımız bu sıfatıyla son konuşmasını yapıyordu. Tabii şu anda manen ve birikimiyle, hizmetiyle bıraktığı mirasla hep bugünde aramızda ve hep aramızda olacak. Sizler adına bir kez daha, geçmişteki büyük hizmetleri dolayısıyla, karamsarlık içinde kıvranan bir ülkeyi özgüvenle yeni bir geleceğe hazırlayan çabaları dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımıza şükran ve minnetlerimizi buradan ifade etmek istiyorum ve yolu açık olsun diyorum."

Davutoğlu, "Aslında ileride 14 Ağustos’tan bugün 26 Eylül’e kadar geçen yaklaşık 42 günde yaşananlar bir siyaset dersi olarak okutulduğunda bir kadronun ne kadar büyük bir vakar, diğerkamlık, mahviyet içinde kendisini geleceğe hazırladığının işareti olarak algılanacaktır" diye konuştu.

Kendilerinin 14 Ağustos’ta kenetlendikleri ve vakarla ileriye baktıkları dönemde başkalarının da bambaşka hesaplar içerisinde olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Operasyonlarıyla bu kadronun birliğini bozamayanlar o zaman Sayın Başbakanımızı, şu anki Cumhurbaşkanımızı bir şekilde izole ederek siyaset sisteminin dışına itemeyenler, 17 Aralık - 25 Aralık operasyonlarıyla AK Parti’nin bu ülkeyi 12 yıl içinde getirmiş olduğu o yeni konumu tehdit etmeye çalışanlar 30 Mart seçimleriyle ve 10 Ağustos seçimleriyle milletimizden büyük bir darbe yemişlerdi. Ama hesapları bitmemişti. 10 Ağustos’tan hemen sonra başlatılan tartışmalar, yürütülen bazı temaslar gizli açık ifadelerle hep beklentileri şuydu: 'AK Parti kadroları acaba kendi içinde bir ihtilaf yaşarlar mı?" dedi.

"AK PARTİ KADROLARI SINAVDAN GEÇTİ"

"Bizi başka partilerle karıştırıyorlardı" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Olağanüstü kongre yapmayı artık olağan kongrelerden daha geleneksel hale getirmiş olan başka partilerle karıştırıyorlardı. Şimdi bütün bu 42 günlük ahlak ve diğerkamlık sınavından sonra gururla ve iftiharla söylüyoruz ki biz de her şey olağan bir şekilde seyretti. Olağanüstü olan tek şey kongremizdi çünkü çok büyük bir iftiharla olağanüstü olarak diyoruz, çünkü kurucu genel başkanımızı, cumhurbaşkanlığımıza taşımıştık ve emaneti bir başka kardeşimizin alması gerekiyordu. Başka hiçbir şey olağanüstü seyretmedi; bir de kongre salonundaki sıcaklık olağanüstüydü. O sıcaklık da aslında bizim gönüllerimizdeki sıcaklığın bir işaretiydi. O gün ‘Acaba AK Parti’de ne olacak’ diye düşünenler ‘acaba AK Parti kongresinde farklı bir görüşler, farklı gelecek beklentileriyle ilgili ihtilaf doğar mı’ diye beklenti içinde olanlar yanıldılar. Çok büyük bir vakarla 42 gün içinde aslında hepimiz bir sınavdan geçtik. Dışarıdakiler de sınavdan geçti, AK Parti kadroları da. Ama fark şuydu: AK Parti kadroları ilk defa geçmedi böyle bir sınavdan. İlk defa diğerkamlık sınavı, ilk defa ahlak sınavı vermiyorlardı. Aksine daha önce birçok sınavdan geçmişlerdi ve tabiri caizse sınavlara aşılıydılar. Ve nihayet 42 gün sonra bugün gururla sizler adına ifade etmek isterim ki biz bu dönemde gerçek anlamda bir ahlak, erdem, siyaset, basiret, insanlık ve strateji dersi verdik. Bu derste hepinizin büyük katkıları var ve daha önce bir takım planların yapanların planları, plan yaptıkları kapalı kapılar altında kaldı, hayata geçemedi."

"Nasıl bir ahlak ve erdem dersi verdik?" diye soran Davutoğlu, Türk siyasi tarihinde genel başkan ve başbakan değişimleri hiçbir zaman kolay olmadığını dile getirdi. Davutoğlu, şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanlığı değişimleriyse hiç yaşanmamıştır neredeyse. Ama biz 14 Ağustos’ta yani sizinle son bir araya geldiğimiz günden bugüne öylesine bir ahlak ve erdem sınavı verdik ve bir anlamda da diğer partilere ve siyasilere ders olacak mahiyetinde öylesine bir süreç yönetimi gerçekleştirdik ki siyasetin temel ahlaki değerleri üzerine oturduğunu bir kez daha ispat ettik. İstişare dersi verdik, istişarenin nasıl yapılacağını bütün kademelerimizde göstere göstere bir sonuca ulaştık. Ben tekrar başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, istişareye katılan milletvekillerimize, MKYK üyelerine, il başkanlarımıza, bütün gençlik, kadın kollarımıza ve bütün kademelerimize teşekkür ediyorum."

"ŞEREFLERİN EN YÜCESİ"

AK Parti Genel Başkanlığı için adaylığının açıklandığı gün omuzlarına yüklenen ağır sorumluluğun yükünü hala hissettiğini söyleyen Başbakan Davutoğlu, "Bu kadroya liderlik etmek, öncülük etmek büyük bir onurdur. Böylesine tarihi bir dönemde aziz bir milletin sorumluluğunu üstlenmek olabilecek şereflerin en yücesidir. Ama hepiniz de takdir edersiniz ki bu aynı zamanda tek bir ferdin taşıyabileceği çok ağır bir sorumluluktur. Biz bunu ancak kolektif bir şekilde hep beraber taşıyabiliriz" dedi.

Kendilerinin süreç içerisinde farklı görüşlere sahip kişilerin olmasına rağmen nasıl istişare gerçekleştirileceğini ve buna bağlı olarak vefanın nasıl olacağını gösterdiklerini anlatan Davutoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanımızı bir törenle, bir şölenle, bir toyla cumhurbaşkanı makamına uğurlarken aynı şölen ve toy havasında kongremizi gerçekleştirdik. Hatırlarsanız ‘Bu bir veda konuşması’ demişti Sayın Cumhurbaşkanımız, ben de hitaben kongre konuşmamda ‘Hayır veda değil vefa konuşması’. Bizler bu yolda küçük bir taşı bile kenara alıp koyan, küçük bir çakılı temel taşı olarak bu inşa faaliyeti içine koyan her bir neferimize teşekkür ederiz. Onları vefayla anarız" diye konuştu.

AK Parti'nin kuruluşundan beri emeği geçenler içinde vefat edenleri rahmetle andıklarını, emek verenlerin emeğini ise en yüce emek olarak gördüklerini dile getiren Davutoğlu, "Bir vefa kongresi gerçekleştirdik ve bir ahitleşme yaptık. Bizler daha doğmadan önce kalubelada yapılan bir ahitle varoluşun başladığına inanan bizler, haşra kadar sürecek bir ahitle kendimizi bağlanmış hissederiz. Dünyadaki her ahit en baştaki ahdimizin devamıdır ve en sonda gerçekleşecek olan ahitle hesaplaşmanın hazırlığıdır. Onun için hiçbir makam ve mevki bizim gözümüzde büyük değildir. Hiçbir makam ve mevki veya hiçbir menfaat bizim için o ilk ahitle son hesap arasındaki kutlu yürüyüşten daha önemli değildir" şeklinde konuştu.

AK Parti kongresinde siyasi bakımdan ders niteliğinde bir süreç yaşandığını söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Bu ilk ve son ahitleşmenin arasındaki insani ahitleşmemizin temel izlerini görmekten büyük onur duyduk. Onun içindir ki ilk ahde ve son hesaba bağlı kaldığımız içindir ki herkesin kriz beklediği, herkesin bunalım beklediği bir dönemde biz sadece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde değil bütün tarihimizde ilk defa bir cumhurbaşkanının onurla bir başka cumhurbaşkanına devir teslim yaptığı o büyük töreni gerçekleştirdik. Böyle bir tören daha önce olmamıştı. Daha önce hiçbir cumhurbaşkanı, sonrasına, halefine bunu böylesine devretmemişti. Bu sefer farklıydı çünkü bu sefer her iki cumhurbaşkanı da aynı kadronun mensuplarıydı ve aynı davanın mensuplarıydılar. O törende bulunmak benim için büyük onurdu. Bütün milletimiz televizyonlardan seyrettiler ve 95 uluslararası örgüt ve devlet temsilcisinin huzurunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu tören vesilesiyle dahi nasıl büyük bir küresel güç haline dönüştüğünü izlediler. Biz 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e de, yeni Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerimizi ve minnetlerimizi bir kez daha ifade ediyoruz.”

"CHP İÇ GİRDABA GİRDİ"

CHP'nin cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından bir yenilgi psikolojisi içerisinde iç girdaba girdiğini bildiren Davutoğlu, şunları söyledi:

"O davranışlarla bizdeki davranışlar, karşılaştırılsın. Oradaki vefasızlıkla bizdeki vefa örneği karşılaştırılsın. Bir lider düşününüz ki 944 imzayla aday gösteriliyor, seçim yapılıyor, 740 delege ona inanmış. Ya o 944 delege, zorla, baskıyla, tıpış tıpış imza attılar ve aday gösterdiler ya da 204 kişi bir şekilde liderlerine vefasızlığı siyasetin bir gereği olarak gördüler.

Doğrusu ben, Kılıçdaroğlu'nun yerinde olmayı istemezdim. Acaba kongreye gittiğinde veya gördüğü her delegede 'Bu bana imza verdi de sonra oy vermedi mi' diye bir şüphe taşımaktansa liderlik makamını terk ederim. Liderlik, öyle bir yerdir ki, öyle bir konumdur ki arkanızdaki insanlara güveneceksiniz. 'Yürüyeceğiz' dediğinizde yürüyeceğinizden emin olacaksınız. Arkanızdaki insanlar, o neferler, o her kademedeki insanlar da liderlerine güvenecekler. Liderlerine söz verdiğinde gereğini yapacaklar. Şimdi, CHP kadrolarında acaba nasıl bir şüphe hali vardır? Kim, kime niçin oy vermedi? Hangi mahalle baskısı ile o imzalar atıldı da gereği yapılmadı, diye bir şüphe halindedirler."

"BU SAYGISIZLIK DA TARİHE GEÇTİ"

Kılıçdaroğlu ve ekibinin aynı dönemlerde bir başka zillete de imza attığını ifade eden Davutoğlu, "CHP, tüm dünya, Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı törenini hayranlık ve gıpta ile izlerken TBMM'de milletin yüzde 52 oyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanı'na saygısızlık etme cüreti gösterdi" dedi.

Bu saygısızlığın sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ya da onun başkanlığını yaptığı AK Parti grubuna değil, onu seçen her bir vatandaşa olduğunu dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hatta ona oy vermeyen vatandaşlarımıza da yapılan bir saygısızlıktı çünkü o seçimin, objektif, şeffaf ve adil şekilde yapıldığına dair hiçbir şüphe yoktu. Bu saygısızlık da tarihe geçti. Bizler, o saygısızlığa aynı şekilde mukabele etmeyiz çünkü bizim siyasetimizde 'edep, edep yahu' diye odalarımızda asılan, gönüllerimize işlenen bir geleneğin devamı olarak vardır. O kitabı fırlatan milletvekiline dahi dönüp baktığımızda biz, sadece onu görmeyiz, ona oy veren vatandaşlarımızı da görürüz. Ona oy veren vatandaşlarımıza saygımız dolayısıyla ona da medeni şekilde saygılı davranırız çünkü bizim zihnimizde vatandaşlarımız tek bir organizmanın parçasıdır. Bize oy versinler, vermesinler, hepsi azizdir, hepsinin hukuku Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin teminatı altındadır."

"BİZİM HASMIMIZ YOK, BİZİM RAKİBİMİZ YOK"

Başbakan Davutoğlu, kendileri için vatandaşların siyaseten bugün AK Parti'ye destek ve oy verenler, yarın verebilecek olanlar şeklinde ikiye ayrıldığını belirterek, "Yani, AK Parti'liler ve potansiyel AK Parti'liler. Üçüncü bir kategori yok. Bizim hasmımız yok, bizim rakibimiz yok" dedi.

Muhalefet partilerinin yaptığı kongrelerin bile AK Parti'ye yaradığını belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Çünkü yolumuz, hak bir yol. Size de talimatım şu, değerli il başkanlarımız ve bütün teşkilat mensuplarımız: Hiçbir vatandaşımızı farklı bir partiye oy veriyor diye ötekileştirme veya farklı bakma hakkına sahip değiliz. Herbirine gideceksiniz, 2015 seçimlerine kadar tekrar tekrar anlatacaksınız. Kapısını bize 100 kere kapatmış olsa 101'inci kez çalacağız çünkü biliyoruz ki onların şu veya bu şekilde yanlış anlamaları dolayısıyla AK Parti'ye oy vermemiş olmaları, gönül kapılarının bize kapalı olduğu anlamına gelmez. Bizim girmeyeceğimiz hiçbir il, bizim konuşmayacağımız hiçbir şehir, bizim içine nüfus edip konuşmayacağımız hiçbir mahalle, semt, çalmayacağımız hiçbir kapı kalmayacak.

Hiçbir yer, 'şu veya bu partinin kalesidir dolayısıyla AK Parti oradan yeterince oy alamaz' diye düşünmeyeceksiniz. Muhabbetle, sevgiyle ve güzel dil ve üslup ile bütün partilerin, partililerin kapısını çalacağız. Bizim, seçime saygımız, sandığa saygımız, vatandaşımıza saygımızın doğal bir sonucudur. Onların ise cumhurbaşkanımıza ve cumhurbaşkanı seçimine yaptıkları saygısızlık aslında vatandaşımıza seçim sandığına, demokrasiye yapılan bir saygısızlıktır. Bu saygısızlığı yapanlara haddini bildiririz ama o saygısızlık üzerinden hiçbir başka partiliyi, mensubunu veya oy verenini dışlamayız. Her birine bu farkı göstermek bizim sorumluluğumuz, her birine bu farkı göstereceğiz."

"LİSE ÖĞRENCİLERİ SİZDEN DAHA ÖZGÜR KARAR VERİYORLAR"

Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti: "(Kamuya bu girerse kamuda ihtilaf çıkar diyenler), kamuya girdi başörtü, memurlarımız başı açık, başı örtülü yanyana çalışıyor, hiçbir ihtilaf çıkmadı. 'Meclis'e girerse olay olur' diyenler, hani 'dışarı dışarı' diye bağıran zihniyetin bugünkü uzantıları, Meclis'te de başörtülü kardeşlerimiz, başı açık kardeşlerimizle onurlu bir şekilde milletimizi temsil etmeye devam ediyor. Neden biliyor musunuz? İhtilaf bizim milletimizin arasında değil, fitne bizim milletimizin arasında değil. İhtifal ve fitne bu zihniyetin kafasında.

Bu milletin lise öğrencisi dahi artık sizden daha özgür kararlar veriyorlar. Sizin gibi 'tıpış tıpış gidip oy kullanacaksınız' demiyor lise öğrencisi."

ÇÖZÜM SÜRECİ

Çözüm süreci ile kamu düzeninin birbirine alternatif olmadığını söyleyen Davutoğlu, "İlk çözüm süreci toplantısında İçişleri Bakanımıza, güvenlik birimlerimize de bu talimatı verdim: Kim çözüm sürecini bahane ederek ya da istismar ederek Türkiye'de kamu düzeni ile ilgili olarak bir şüphe uyandırmaya kalkarsa devletin güçlü eli onun üzerinde olacak." diye konuştu.

SURİYE'DEN TÜRKİYE'YE SIĞINAN KÜRTLER

Davutoğlu, "Son günlerde Suruç'ta provokasyon yapanlara da buradan seslenmek istiyorum; daha önce Suriye'den gelen Arap ve Türkmen kardeşlerimiz akın akın geldiklerinde 'Niye kapıyı açıyorsunuz' diyenlerin şimdi orada gösteri yapmaya hakları yoktur." dedi.

Başbakan Davutoğlu, Suriye'den Türkiye'ye sığınan Kürtlerin sayısının 160 bin 335'e ulaştığını belirterek, "Askerimize taş atan o milletvekiline sesleniyorum, biz sizlere gül atmaya devam edeceğiz, gerekirse muhabbet göstermeye ama o attığınız taşlar aslında bu milletin vicdanına en çok da Türkiye'deki Kürt kökenli vatandaşlarımızın vicdanına atılmış taşlardır" ifadelerini kullandı.

"MİLLETLE SEVİNMEYİ BİLMEDİLER"

Başbakan Davutoğlu, Musul Başkonsolosluğu personelinin kurtarılmasına ilişkin, "Bu paralelci zihniyet şu günlerde yaptıkları yayınlarla bu operasyonu hem küçük düşürmek, hem arkasında başka saikler arama çabasına halen devam ediyor. Bunlar milletle üzülmeyi, milletle sevinmeyi bilmediler, öğrenmediler, anlaşılan öğrenemeyecekler ama biz onlara öğreteceğiz." dedi.

Davutoğlu, "Bizim istikrar adası olarak kalabilmemizin şartı çevredeki huzur ve istikrarın temin edilmesidir. Herhangi bir askeri operasyon ya da çözüm nihai kertede bölgeye huzur ve istikrar getirme perspektifi taşıyorsa bunu destekleriz ama palyatif çözümlerle şimdilik kamuoyuna dönük bazı hamleler şeklinde bir yaklaşım benimsenirse bununla ilgili olarak da kanaatlerimizi açık yüreklilikle söyleriz." şeklinde konuştu.

"TÜRK SİYASİ TARİHİNDE ÇOK AZ ÖRNEKTİR"

Muhtemel kriz senaryoları yazılan, 'bu geçiş nasıl olacak' diye birçok ihtilaflı senaryo sahneye konulmaya çalışılan bir dönemde, 42 günde son derece suhuletli, sağlam bir geçiş süreci, yeniden yapılanma süreci yaşadıklarını belirten Davutoğlu, "Türk siyasi tarihinde çok az örnektir" diye konuştu.

Hükümetin, partinin ve grubun yeniden yapılanma sürecinin 3 gün içinde tamamlandığını anlatan Davutoğlu, parti kongresinden 2 gün sonra yeni hükümetin kurulduğunu, partide yeni görevlendirmelerin tamamlandığını ifade etti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada ahlak ve erdem sınavı veren bütün arkadaşlarıma, dava arkadaşlarıma, kardeşlerime teşekkürü borç biliyorum. Görev değişimi esnasında hiçbir arkadaşımız, herhangi bir gönül kırıklığı içinde ya da sitemle yüzüme bakmadı, herhangi bir söz sarfetmedi. Aksine 'Biz, bu yolun, bu davanın neferleriyiz, ne görev verilse gereğini yaparız' dediler ve 3 gün sonra partide sadece genel başkan değişimi olmamış oldu, yeni bir başbakan göreve başlamamış oldu, aynı zamanda hükümet yeniden yapılandı. MYK yeniden yapılandı. grupbaşkanvekillikleri de yeniden yapılandı."

"BİZ TÜRKİYE PARTİSİYİZ. BİZ KONGRE PARTİSİ DEĞİLİZ"

Vakit kaybetmeye tahammüllerinin bulunmadığını vurgulayan Davutoğlu, uzun uzun kulisler ve lobiler yapmaya, siyaset kültürlerinde yer olmadığını dile getirdi.

Davutoğlu, "Aynı dönemde başka bir partide olmuş olsaydı, hele hele kongre partisi niteliğindeki ana muhalefet partisinde, eminim ne kutuplaşmalar ne mücadeleler yaşanırdı. Çünkü biz iktidar partisiyiz, biz Türkiye partisiyiz. Biz kongre partisi değiliz" ifadelerini kullandı.

Kongreden kongreye güç mücadelelerinin yapıldığı ve enerjisini içeride tüketen bir parti olmadıklarına işaret eden Davutoğlu, bütün enerjisini Türkiye için harcayan bir kadro hareketi bilinciyle bunun da gereğini her zaman yaptıklarını belirtti.

Üç gün içerisinde yapılanmanın tamamlandığını anımsatan Davutoğlu, 5 gün içinde de hükümetin hem programını sunduğunu hem de güvenoyu aldığını bildirdi.

Davutoğlu, 5 gün beklemenin de Anayasa'nın bir zorunluluğu olarak 2 gün beklemekten kaynaklandığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Yoksa aynı gün içerisinde hepsini bitirmiştik. Çünkü olağanüstü kongrede bana emanet tevdi edildiğinde daha o gün akşam biz hükümet programını yazmaya başladık arkadaşlarımızla. Hükümet programını hepiniz gördünüz. Bütün 12 yıllık birikim üzerine 2023 vizyonu üreten bir programdır. Hükümet programını 1 Eylül'de okuduk. Aynı gün 1 Eylül'de hem ilk Bakanlar Kurulu Toplantısı'nı yaptık, ilk grup toplantısını ve ilk MYK toplantısını yaptık. Hükümet programını üzerinde beklentiler farklıydı. Hep acaba 8 aylık bir program mı çıkacak gibi beklentiler vardı. Hükümet programını yazan arkadaşlara şu talimatı vererek yazdık. Hep beraber bunu şekillendirdik. Bu hükümet programı, 2023 hükümet programı olacak. Biz yeni bir iktidar değiliz, yeni bir parti değiliz, nevzuhur parti hiç değiliz. Nevzuhur olmayan birinin de ufku 8 aylık olmaz. 12 yıllık birikime dayanan bir partinin ufku en azından bir 12 yılı daha şekillendirir. Onun için 2023 hedefleri doğrultusunda kapsamlı bir hükümet programı yaptık. 6 Eylül'de de bu hükümet programıyla güvenoyu aldık. Bütün o süreç, belki başka bir dönemde değişik gönül kırıklıklarıyla geçebilecek bir süreç, bizim partimizin ve arkadaşlarımızın olgunluğu, vakarı, çalışkanlığı sayesinde çok kısa bir sürede aşıldı."

YENİ İŞ GÜVENLİĞİ EYLEM PLANI HAZIRLANDI

İlk Bakanlar Kurulunda bazı kararlar aldıklarını hatırlatan Davutoğlu, hükümet programı güvenoyu almasının ertesi günü de asansör kazasının yaşandığını söyledi.

Davutoğlu, Bakanlar Kurulu toplantısındaki kararlardan birinin, bizzat bütün bakanlıkları tek tek gezerek brifing almak ve 12 yıllık birikimle birlikte resim çizmek olduğunu anlattı.

İlk çalışmasını da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yaptığını aktaran Davutoğlu, orada bütün işveren ve işçi sendikalarıyla da buluştuklarını ve yeni işgüvenliği eylem planını hazırladıklarını belirtti.

Davutoğlu, Bakanlar Kurulunda da ilk sunuşun yapıldığını ifade ederek, ilerleyen dönemde de hiçbir emekçinin bu şekilde kazalara muhatap olmaması için çok kapsamlı eylem planını hazırlayarak, kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.

Avrupa Birliği (AB) sürecini de ele aldıklarını kaydeden Davutoğlu, "AB süreciyle birlikte Türkiye'deki reformları kapsamlı bir şekilde masaya yatırdık. AB süreci bağlamında 2014 sonuna kadar 2015 seçimleri ve 2015-2019 yıllarına sari 3 aşamalı yeni eylem planını ve bunun adımlarını tartıştık" dedi.

"KİMSE KİMSEYE BASKI YAPMAZ"

İkinci bakanlık ziyaretini eğitim yılı başlaması dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığına gerçekleştirdiklerini anımsatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Milli Eğitim Bakanlığımız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızdaki çalışmaya mütemmim bir cüz olarak bu kez mesleki eğitimi ve mesleki eğitimde yeni bir yapılanma, Mesleki Yeterlilik Kurumu ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında daha organik bir ilişki çerçevesinde önemli yeniden yapılandırma programlarını işledik.

Bu hafta aldığınız güzel müjdeyi de orada ilk olarak tartıştık. Ortaöğretimde ve lisede de başörtüsü artık tamamen özgürdür. Aslında bazıları bunu bir gençlere baskı mı vesaire gibi. Bunu özgürlükleri, gençlerin seçme hakkına, seçme hakkı sadece seçimlerdeki hakkı değil, kıyafetlerini seçme özgürlüğü, düşüncelerini, okuyacakları kitapları seçme özgürlüğüne herkesin saygı duyması lazım."

Bu yolla bütün gençlere saygılarını gösterdiklerini belirten Davutoğlu, "İsteyen başını örter, isteyen açar. İsteyen şu kitabı okur, isteyen bu kitabı okur. Kimse kimseye baskı yapmaz" dedi.

"Başörtüsüne özgürlük verilirse üniversitelerde bir baskı aracı oluşur" diyenlerin üniversitelere bakmalarını isteyen Davutoğlu, başı örtülü ve başı açık gençlerin yan yana çok güzel bir tablo oluşturduklarını söyledi.

"ÖĞRETİM ÜYESİ OLARAK HİCAP DUYMUŞTUM"

Bir öğretim üyesi olarak 28 Şubat döneminde hicap duyduğunu ifade eden Davutoğlu, "Öğrencisine baktığında sadece öğrenci gören biri olarak bir grup öğrencimizin nasıl mağdur edildiğinin, nasıl onurlarıyla oynandığını görmekten hicap duymuştum" diye konuştu.

"Kamuya bu girerse kamuda ihtilaf çıkar" diyenlere seslenen Davutoğlu, başı açık, başı örtülü artık memurların yan yana çalıştığını ancak hiçbir ihtilaf da çıkmadığını söyledi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Meclis'e girerse olay olur' diyenler, 'dışarı dışarı' diye bağıran zihniyetin bugünkü uzantıları Meclis'te de başı örtülü kardeşlerimiz başı açık kardeşlerimiz onurlu bir şeklide milleti temsil etmeye devam ediyorlar. Neden biliyor musunuz? İhtilaf bizim milletimizin arasında değil, fitne bizim milletimizin arasında değil, ihtilaf ve fitne bu zihniyetin kafasında. Öyle aileler var ki başı açık, başı örtülü kardeşler yan yana."

"GENÇLERE GÜVENDİĞİMİZİN BİR İŞARETİDİR"

"Sokaklarda ayrılmayanlar, pazarda yan yana dolaşanlar, niçin okullarda yan yana okumasınlar" diye soran Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Biraz da şuradan güvensizlik, lise öğrencisi kendi kararını veremez. Hayır. Bu milletin lise öğrencisi dahi artık sizden daha özgür kararlar veriyorlar. Sizin gibi 'tıpış tıpış gidip oy kullanacaksınız' demiyor lise öğrencisi. Ben o için lise öğrencilerine güveniyorum. Gerçek şahsiyet, özgürlük fikri orta eğitimde oluşur. Eğitimci olarak söylüyorum. En kritik dönem ortaöğretim dönemidir. İnsanların biyolojik ve psikolojik olarak gençlerimizin değişim yaşadığı o dönemdir. O dönemde gençlere kendi kıyafetini, kendi düşüncesini seçme hakkı vermezseniz daha sonraki dönemlerde hep başkalarından talimat bekleyen nesiller yetiştirirsiniz.

Aslında bu bizim kendimize güvendiğimizin bir işaretidir. Gençlere güvendiğimizin bir işaretidir. Biz o gençlere güveniyoruz. İnşallah Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kürsüden giderken de söylediği gibi 18 yaşında da onlara seçme ve seçilme hakkını tanıyacağız."

"ERKEN KARAR ALMANIN SORUMLULUĞUNU HİSSEDECEKLER"

Davutoğlu, gelecek nesilleri çok daha büyük sorumluluklara hazırlamak için AK Parti'yi kurduklarını söyledi.

"Yoksa yanına, sağına, soluna, o da bir profesör, bir eğitimcidir ama gençleri alıp da 'bunlar mı ülkeyi idare edecek' diyenlerin zihniyetiyle Türkiye 2023'e, 2053'e, 2071'e yürüyemez. Gençlerimiz daha erken olgunlaşacaklar. Daha erken karar almanın sorumluluğunu hissedecekler" ifadelerini kullanan Davutoğlu, bu kararın da millet nezdinde büyük bir coşku oluşturduğunu hafta içinde aldıkları tebrik ve teşekkürlerden anladıklarını anlattı.

Davutoğlu, "İnşallah gençlerimiz de yan yana, kardeşçe, omuz omuza, farklı siyasi görüşlere sahip olsalar bile aynı ülke vatandaşı olmanın bilinciyle ve gelecekte bu ülkenin sorumluluğunu birlikte üstlenecek olmanın bilinciyle okullarımızda, Meclisimizde, kamuda hep beraber çalışacaklar" diye konuştu.

Daha önce hazırlanan 2013 yılı eylem planının gözden geçirilerek geçen hafta Bakanlar Kurulu'na sunulduğunu, kendisinin de Sağlık Bakanlığında brifing aldığını hatırlatan Davutoğlu, "Çok kapsamlı bir uyuşturucuyla mücadele stratejisinin ana parametrelerini belirledik. İnşallah, kasım ayı gibi Uyuşturucu ile Mücadele Şurası toplayacağız. Bu belayı bu ülke topraklarından, şehirlerimizden ve gençlerimizin önünden kaldırana kadar da uyuşturucu tacirlerine terörist muamelesi yapacağız" dedi.

Uyuşturucu tacirlerinin gelecek nesilleri kararttığını, aileleri yok ettiğini vurgulayan Davutoğlu, anne ve babalara da seslendi.

"Siz de lütfen çocuklarınıza muhabbetle sarılın; onlar bir hata yapmış olsa dahi, onları bu hatadan kurtaracak şey, asayiş tedbirleri değildir. Sizin muhabbetinizdir, hiçbir güç anne yüreğinden daha güçlü değildir" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Ola ki evladınız böyle bir belaya bulaşmışsa onu ayıplamak ya da onu dışlamak yerine bağrınıza basın. Öylesine basın ki uyuşturucu tacirleri sizinle onun arasına giremesin. Onun için annelerin de devrede olduğu ve bizzat benim katılacağım şura sonrasında oluşturulacak bir Uyuşturucu ile Mücadele Takip İzleme Komitesi, arkasından bir başbakan yardımcımız başkanlığında oluşturulacak uyuşturucu ile ilgili bakanlıklar arası koordinasyon komitesi ve her vilayetteki yapılanmayla bu meselenin üzerine tam bir seferberlikle gideceğiz."

MALİYE BAKANLIĞI ZİYARETİ

Dünkü Maliye Bakanlığı ziyaretine de atıfta bulunan Davutoğlu, kayıt dışı ekonomiyle ilgili stratejik eylem planı geliştireceklerini söyledi.

Davutoğlu, "Ayrıca devletin şans oyunları alanından tamamıyla çekilmesi ve devletin böyle bir sorumluluğu üstlenmemesi noktasında da kararlı adımlar atacağız. Devlet şans oyunlarının içine girmeyecek" dedi.

Dün ayrıca parti genel merkezinde gece 02.00'ye kadar bütün birimlerle toplantı yaptıklarını ve saatlerce brifing aldığını belirten Davutoğlu, "Her bir birimde gördüğüm heyecan beni daha da heyecanlandırdı" ifadesini kullandı.

Bakanlar Kurulu ve Hükümet çalışmalarında iki yeni mekanizma oluşturduklarını belirten Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Birisi, Ulusal Güvenlik Mekanizması. 15 günde bir benim başkanlığımda toplanacak. Özellikle çevre ülkelerde yaşanan bazı sıkıntıların, sınır güvenliği, hudut güvenliği ve ulusal güvenlik bağlamında değerlendirmesini yapacak. İkincisi de çözüm süreci. Çözüm süreci bizim ciddiyetle sahiplenmemiz ve nihai sonuca ulaşması için gece gündüz çalışmamız gereken bir süreçtir. Çözüm süreciyle ilgili olarak AK Parti kadrolarının iradesi sağlamdır ve sonuna kadar da bu meselenin takipçisi olacağız. İnşallah, bir daha bu topraklarda kardeşin kardeşe kıymasına yol açacak provokasyonlara izin vermeyeceğiz."

"ORTADOĞU BÖLGESİNDEKİ TEK BAŞARI HİKAYESİ..."

Konuyla ilgili atılması gereken adımların yapılan son toplantıda ele alındığını ve planlandığını vurgulayan Davutoğlu, "Çözüm süreci şu anda etnik ve mezhebi çatışmaların, gerilimlerin olduğu Ortadoğu bölgesindeki tek başarı hikayesidir" değerlendirmesini yaptı.

Başka ülkelerin etnik ve mezhebi temelde ayrışırken, Türkiye'nin kendilerinin öncülüğünde bu meseleyi ebediyen çözmek için büyük bir çaba içinde olduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bütün taraflara buradan sesleniyorum; çözüm süreci ile kamu düzeni bir birine alternatif değildir. İlk çözüm süreci toplantısında İçişleri Bakanımıza ve güvenlik birimlerimize de bu talimatı verdim. Kim çözüm sürecini bahane ederek, ya da istismar ederek Türkiye'de kamu düzeni ile ilgili olarak bir şüphe uyandırmaya kalkarsa devlet, güçleriyle onun üzerinde olur. Hiçbir şekilde şehirlerimizde, çevrelerinde çözüm süreci istismar edilerek farklı yapılanmalara gidilmesine izin vermeyiz. Eğer iyi niyet varsa ki olduğuna inanıyoruz, bu şekilde yürümeye kararlıyız. Çözüm süreci herkesin katkılarıyla başarıya ulaşacaktır. Ama istismar ve provoke edenler olursa onlara da kamu düzenini korumak adına gerekli cevaplar verilecektir."

"GERİYE DÖNMENİN MALİYETİ DAHA FAZLA..."

Hızla akan ve yarısına gelinmiş bir nehirde, geri dönmenin maliyetinin, karşıya ulaşmanın maliyetinden daha fazla olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Onun için inşallah, bu meseleyi en kısa sürede çözmek için kararlı şekilde adımlarımızı sürdüreceğiz" dedi.

Bir taraftan bu süreci yönetirken bir taraftan da Suriye ve Irak'tan gelen yoğun mülteci akınlarıyla uğraştıklarını ifade eden Başbakan Davutoğlu, dünyada hiçbir ülkenin atamayacağı adımları attıklarını vurguladı.

"Geçen hafta üç gün içinde 138 bin 211 kardeşimiz Suriye'den ülkemize girdi" açıklamasını yapan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bu, bütün Avrupa ülkelerine son üç yılda girenden daha fazla bir sayı. Sınırlarımızı açtık, her şeyimizi paylaşmaya hazır olduğumuzu bir kez daha gösterdik. Bu giren kardeşlerimizle mültecilerin Türkiye'deki sayısı 1,5 milyonu aştı. Ama bu topraklar, ana kucağı olan topraklar, bu topraklar üzerindeki aziz milletimiz o kadar müşfiktir ki tarihte bütün sınavları o kadar başarıyla vermiştir ki kapısına gelen, sınırına gelen herhangi bir insana, onun etnik ve mezhebi kökenini araştırarak bakmaz. Sadece insan olarak bakar. Son günlerde Suruç'ta provokasyon yapanlara da buradan seslenmek istiyorum; daha önce Suriye'den gelen Arap ve Türkmen kardeşlerimiz akın akın geldiklerinde 'niye kapıyı açıyorsunuz' diyenlerin, şimdi orada gösteri yapmaya hakları yoktur. Bizim için, düşünün birçok gensoru verildi, ben Dışişleri Bakanı'yken. Orada gösteri yapanlar, daha önce mültecilerin gelişine muhalefet ediyorlardı. Şimdi sınırlarımızı Kürt kardeşlerimize de açtık, hiçbir ayrım gözetmeden; hala bu sefer de başka niyetlerle provokasyona kalkışıyorlar."

Bir insanlık meselesi söz konusu olduğunda, kendileri için Arap, Sünni, Kürt, Türkmen, Şii, Müslüman, Hristiyan ve Yezidi'nin fark etmeyeceğini belirten Davutoğlu, "Sadece insan vardır ve insana insani bir şekilde muamele etmek vardır" dedi.

Daha önce gelen Türkmen ve Arapların Türkiye'deki akrabaları olduğunu anımsatan Davutoğlu, şimdi de Kobani'den gelenlerin sınırın bu tarafında akrabaları olduğunu söyledi.

Kendileri için bunlar arasında hiçbir fark olmadığını yineleyen Davutoğlu, "Hepsi bizim akrabamızdır, hepsi bizim kardeşlerimizdir. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir istismara izin vermeyiz. Şu an itibariyle Kobani'den gelenlerin sayısı 160 bin 335. Hangi ülke bir anda buna kucak açabilir?" diye konuştu.

Bu haberi aldığında Bakü'de olduğunu hatırlatan ve "derhal kapıları açın" dediğini aktaran Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in derhal oraya gitmesini istediğini bildirdi.

Davutoğlu, "Gittiler. Ama bazıları onları taşlarla karşıladı. Askerimize taş atan o milletvekiline de sesleniyorum; biz sizlere gül atamaya devam edeceğiz, gerekirse muhabbet göstermeye. Ama o attığınız taşlar aslında bu milletin vicdanına, en çok da Türkiye'deki Kürt kökenli vatandaşlarımızın vicdanına atılmış taşlardır" ifadesini kullandı.

Gelenleri almaya devam edeceklerini de belirten ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM'deki konuşmasını hatırlatan Davutoğlu, "Biz bu insanlık sınavını onurla, vakarla verirken, bu konuda tek bir karar dahi almayan BM Güvenlik Konseyi üyeleri nasıl bu insanların yüzlerine bakacaklar?" dedi.

Davutoğlu, kendilerinin geçmişte olduğu gibi önümüzdeki süreçte de gelenlere kapılarını açmaya devam edeceklerini söyledi.

"101 GÜNÜN MUHASEBESİNİ HERKES İYİ YAPMALI"

Irak'ta rehin olan Musul Başkonsolosu ve konsolosluk çalışanlarının geçtiğimiz hafta Türkiye'ye getirildiğini ve ülkede adeta bir bayram havası yaşandığını anlatan Davutoğlu, bu 101 günün muhasebesini herkesin yapmak durumunda olduğunu dile getirdi.

Rehin tutulanların gece ve gündüz bir an olsun akıllarından çıkmadığını bildiren Davutoğlu, şunları dedi:

"Yüreğimiz sürekli ürperirken, 'acaba bir şey olacak mı?' diye bazen konuştuğumuzda arkasındaki Ela'nın, Deniz'in sesleri geldikçe, 'acaba o çocuklara bir şey olacak mı?' diye gece gündüz yüreklerimizde ürpertiyle dolaşırken, birileri de bu 101 günü provokasyonla geçirdiler. Şunu dediler; 'aslında Hükümetle IŞİD, işbirliği içinde. Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçimi için salıverilecek.' Olmadı. 'Bayramdan önce salınacaklar.' Olmadı. 'Kongre sürecinde salınacaklar.' Olmadı. Öylesine provokasyonlara kalkıştılar ki acı içindeki aileleri bize karşı kışkırttılar. Uyardık, bugün gündeme gelen Batılı rehineler aslında 1,5-2 yıl önce kaçırılmışlardı, ama hiçbir ülkenin basını onu gündemde tutmadı. Çünkü bunun gündemde tutulmasının zarar vereceğini biliyorlardı. Ama bazı basın kuruluşları bu zaman zarfında öylesine yayınlar yaptılar ki muhalefet bizim üzerimize öylesine geldiler ki; istediler ki biz bazı şeyleri söyleyeyim, vatandaşlarımız zarar görsünler. Basiretle, sabırla, yüreğimize taş basarak davrandık."