ERTUĞRUL YALÇINBAYIR: DEHŞET VERİCİ
AK Parti Kurucu Genel Sekreteri ve eski Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 30 ile gönderilen ‘gizli’ ibareli belgeyle deşifre olan ‘Hizmet'e Kumpas Planı’nı değerlendirdi. Planın dehşet verici olduğunu belirten Yalçınbayır, “Kumpas kuranlar kumpasa gelirler. Bu işin gerçek sahibinin de bir hesabı, bir kitabı vardır. Herkes bunu bilsin, eylem ve işlemlerini hukuka uygun olmasına dikkat etsin. Kendi heves ve istekleri, kendi iktidar arzuları, iktidarlarını devam ettirme niyetleri hukuka uygun olmadıkça, demokratik olmadıkça yer bulmaz.” dedi. Yalçınbayır, töhmet altında kalanların, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunarak haklarını arayabileceklerini söyledi.

Kamuoyuna yansıyan ‘Hizmet'e Kumpas Planı’nı değerlendiren 44 yıllık hukukçu Ertuğrul Yalçınbayır, gelişmelerin evveliyatında, 17 ve 25 Aralık’taki Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yattığını söyledi. Yalçınbayır, 20 Haziran’da TBMM’ye, ‘Hizmete Kumpas Planı’nı soran eski AK Parti Genel Sekreteri, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in soru önergesinin 15 gün önce cevaplandırılması gerektiğini dile getirdi. Yalçınbayır, şunları kaydetti:

“Bunlar birden ortaya çıkan işler değil, evveliyatına bakıldığında, bu işin miladı nedir? Diye düşündüğümde 17 ve 25 Aralık aklıma geliyor. Ondan sonraki süreçte hem çıkarılan kanunlar, hem yapılan bütün işler bunlara yönelikti. Bunların kapatılmasına yönelikti. Bu konuda kim ısrarla bir takipte bulunduysa bunlarla ilgili bir takım düzenlemeler yapıldı. Bu arada, AK Parti, eski genel sekreteri benden sonraki genel sekreter İdris Naim Şahin’in bir soru önergesini hatırlamamız lazım. ‘Hizmete kumpas planı deşifre edildi’ diye İçişleri Bakanı’na soru önergesi yöneltti. Bunun 15 gün içerisinde cevaplandırılması gerekiyor. Ben de cevabı merakla bekliyorum. Süre geçtiyse, diğer siyasi sorumluluk yolları söz konusudur ama Türkiye’de yasama meclisinin denetim görevini yapması fevkalade zor. Denetim görevinin yapılmadığını, 15 gün içerisinde cevap verilmemekle, diğer konulardaki ihmalleriyle görüyoruz. En zoru, hem araştırma hem soruşturma hem gensoru müesseseleri yeterince işlemiyor. Bu denetim görevi yeterince yapılmıyor. Doğru bilgiye ulaşmak lazım ki hüküm verelim."

DEHŞET VERİCİ

Yalçınbayır, şöyle devam etti: “Zaman Gazetesi’nde yer alan ‘Emniyet kanunsuz emri uyguluyor, acil operasyon yapın, masum insanları silahlı örgüt üyesi yapın’ emri şeklindeki haberler dehşet verici hususlardır. Bu kurumun birçok yönüyle insan haklarıyla ilgili, güvenliğiyle ilgili, insanın adil yargılanmasıyla ilgili, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğüyle ilgili kanunsuz bir emir verilmesiyle ilgili. Bunun boyutu nedir, ne değildir? Bunun söylenmiş olması bile son derece vahimdir. Siz ister Gülen cemaatine mensup olun, isterseniz olmayın. Bu, apaçık hukuka aykırılık içeren iddiaların ortaya çıkması lazım. Bizim bilgi edinmemiz, neler olup bittiğini bilmemiz hakkımız var. Bu hakkımızın tatmin edilmesi lazım. Sadece kurallarda bunların olması yetmiyor, sadece sözün verilmesi yetmiyor, bu uygulamanın yapılması lazım. Türkiye, bu uygulamaları itibariyle insan hakları itibariyle dünyada en geri ülkelerden birisidir. En geri ülkelerden birisi olmamız boşuna değildir."

"TÜRKİYE’NİN KALİTESİ DÜŞÜYOR, CADI AVINI SÜRDÜRMEK DOĞRU DEĞİL"

Adil yargılanma hakkında, düşünceyi açıklama, denetim, şeffaflık, hesap verilebilirlik konularında ‘biz neden sonlardayız?’ sorusunun cevaplandırılması gerektiğine dikkat çeken Yalçınbayır, “İdarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir. Siyasi denetime tabidir ama denetlenemeyen bir siyaset, denetlemeyen bir siyaset, denetlenemeyen eylem ve işler toplamı o ülkenin kalitesini ortaya koyar. Türkiye’nin kalitesi maalesef bu uygulamalarla birlikte fevkalade diptedir. Yani insanlar güvenlik içerisinde yaşama hakkına sahip, özgürlüklerini kullanma haklarına sahip ama böylesine acil operasyon yapın, peşin hükmüyle hareket edip aşağıya doğru bunların okullarında kimler var, bunların okullarında yetişenler nerelere gidiyor, ne gibi ilişkileri var’ gibi şüpheden hareketle genel bir tarama yapmak, cadı avını sürdürmek, bunu bir ilk olarak görmek hukuk devletiyle bağdaşır bir şey değildir. Bu iyi bir yönetim değildir. Bunun aşındaki kişinin de devletin başı olmaya aday olması da fevkalade tehlikelidir. Devletin başı, devletin Anayasa'ya uygunluğunu gözetir, insan haklarına uygunluğunu gözetir, işlerin demokrasiye uygunluğunu gözetir, hukukun üstünlüğüne uygunluğunu gösterir." diye konuştu.

"AK PARTİ ERDEMLİLER HAREKETİYDİ AMA ‘ERDEM’ BU DEĞİLDİR"

AK Parti’nin ‘erdemliler hareketi’ olarak kurulduğunu anlatan Ertuğrul Yalçınbayır, şunları söyledi: "Kendi keyfine ve hevesine göre bir hareket olursa, o erdemliler hareketi olmaz. AK Parti ‘erdemliler hareketi’ olarak çıkmıştı. Erdem, bu değildir. Bu hareketin gerçekten hukukun üstünlüğünü kapsayan, insan haklarını kuşatan demokratik bir hareket olması gerekir. Maalesef verilen sözler bu anlamda yerini bulmuyor, tutmuyor. Bu hareketlerin ayak sesleri iyi değil. Son derece tehlikeli, güvensiz, insanların birbirlerine ve kurumlara güvendiği bir ortamı oluşturmak gerekirken, güven duygusunun azaltılması sahiplenmeyi azaltıyor."

"AYM’NE BİREYSEL BAŞVURUDA BULUNULSUN"

Dünyada hukuksuz uygulamaların hep yaşandığına dikkat çeken eski Başbakan Yardımcısı Yalçınbayır, töhmet altında kalanların Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) müracaat etmeleri gerektiğini söyledi. Yalçınbayır, "Hatta Türkiye’de yaşanılan geçmişteki olaylara bakalım. Bunların hukuka uygun olmadığı görüldü. ABD’deki McCarthy düzenini hatırlayın. Bugün bütün dünya bunu kınıyor. Türkiye’de apaçık hukuka aykırı süreçleri hatırlayın. 12 Eylül’ü yapan 5 generalden üçü vefat etti, ikisi yakın zamanda mahkum oldu. Diğer zamanların uygulayıcıları hiçbir zaman için makbul olarak görülmedi. Bir takım davaları yürüten hakimler iyi anılmıyor. Bütün bunları gördüğümüzde gidişatın fevkalade kötü olduğunu düşünüyorum. Bunlar, daha büyük eylem ve işlemlerin ayak sesleri olmasın. Biran önce bunlardan dönülebilsin. Meclis, bu konudaki denetim görevini etkili bir şekilde yapsın. Hatta şartları oluştuysa, varsa ki incelemek lazım. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunulsun. Çünkü bize, ‘Bu iş yargılama işidir’ denilecek. Yargılama faaliyetlerine karşı Bilgi Edinme Kanunu uygulanmaz, Ombudsman’a gidilmez, TBMM’de denetim Anayasa’nın 138’inci maddesi kapsamında zor yapılabilir. Geriye, işin yargı tarafına hali gerekiyor. Bu noktada AYM’nin son zamanlardaki verdiği kararları dikkate alınırsa, Türkiye için bir güvencedir. İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları kapsamında verilen kararlar. Bu konuyla ilgili AYM dahi bireysel başvuru hakkı kullanılabilir. Bu kapsamda binlerce kişi var, o kişilerin böylesine bir töhmet altında uzun süre kalmaları hukuka uygun değil, insan haklarına uygun değil. O kişiler de haklarını arayabilirler." şeklinde konuştu.

"KUMPAS YAPANLAR KUMPASA GELİR"

Kumpas yapanların mutlaka kumpasa geleceğini belirten Yalçınbayır, şu değerlendirmeyi yaptı: "O kumpası kim yapar? O kumpası yapacak olanların başında şüphesiz ki Allah gelir. Kumpas kuranlar kumpasa gelirler. Bu işin gerçek sahibinin de bir hesabı, bir kitabı vardır. Herkes bunu bilsin, eylem ve işlemlerini hukuka uygun olmasını dikkat etsin. Kendi heves ve istekleri, kendi iktidar arzuları, iktidarlarını devam ettirme niyetleri hukuka uygun olmadıkça, demokratik olmadıkça yer bulmaz."

İDRİS BAL: BÖYLE BİR ZİHNİYET OLABİLİR Mİ?

Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 30 ile gönderilen ‘gizli’ ibareli belgeyle deşifre olan ‘Hizmete Kumpas Planı’nı değerlendirdi. Yaşananların olmayan bir suça yönelik niyet okuma olduğunu hatırlatan Bal, “Gizli tanık teşvik ediyorsunuz. Belki birileri gizli tanık olma bağlamında sopa ve havuç politikasıyla ikna ediyorsunuz. Üzeyir Garih dahil olmak üzere, geçmiş 10-16 yıl içindeki tüm cinayetlerle bağ kurmaya çalışıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki, bakın bakalım farklı kesimlerde bu yapıyı, bu cemaati, bu yapıyı sevenler ne kadar, o sevenler bir araya gelip ‘ayaklanmaya’ çalışsa, devleti kontrol edebilir mi? Böyle bir zihniyet olabilir mi? O zaman tüm Müslümanlar deyin, tüm Müslümanlar böyle bir şey yapsa, devleti devirebilir mi? Deyin hepsini suçlayın. Tüm Aleviler deyin, hepsini suçlayın. Tüm Yahudiler deyin, hepsini suçlayın. Hukuk devleti böyle değildir.” şeklinde konuştu.

Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Hizmet Hareketi'ne kumpas iddialarının medyada yer aldığını ve t24 sitesinde belgelerinin yayınlandığını belirten Bal, “Oradan diğer medya organları da haberi kullandı. Bu söylenti değil, dedikodu değilmiş. Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun böyle bir talimatı birçok emniyet müdürlüğüne göndermiş, Fişleme isteniyor. İşin dramatik tarafı, şu bir taraftan demokrasi ve Avrupa Birliği diyorsunuz, anayasa değişikliği ile fişlemeyi suç haline getiriyorsunuz. Öbür taraftan, fişleme emri veriyorsunuz . Ki zaten bu fişlemeler, daha önceden yapılmış. Tüm STK’lara, cemaatlere, Alevi'siyle, Sünni'siyle herkese karşı yapılmış. Hem kendi yasamıza göre anayasamıza göre suçtur hem de evrensel değerlere göre suçtur. Demokratik ilkelere göre suçtur. İnsan haklarına aykırıdır. İnsanları inançlarına, mezheplerine, STK’larına, cemaatlerine, lobilerine, gruplarına göre siyasi görüşlerine ve mezheplerine göre ayıramazsınız. Ayırırsanız, Lübnanlaşırsınız. Bu anlayış Türkiye’yi, Avrupa Birliği’ne taşımaz. ABD gibi çoğulcu hale getirmez, Lübnanlaştırır. Çünkü siz insanları, belirli gruplara ayırırsanız, o insanlarda doğal olarak bundan sonra ‘grup mantığıyla’ sürü mantığı demek, dilim varmıyor grup mantığıyla hareket ederse, orada ne demokrasi, ne kalkınma ne de istikrar olur. Aklınızı başınıza almanız lazım.” diye konuştu.

Yaşananların olmayan bir suça yönelik niyet okuma olduğunu hatırlatan Bal, “Gizli tanık teşvik ediyorsunuz. Belki birileri, gizli tanık olma bağlamında sopa ve havuç politikasıyla ikna ediyorsunuz. Üzeyir Garih dahil olmak üzere geçmiş 10-16 yıl içindeki tüm cinayetlerle bağ kurmaya çalışıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki, bakın bakalım farklı kesimlerde bu yapıyı bu cemaati bu yapıyı sevenler ne kadar o sevenler bir araya gelip ‘ayaklanmaya’ çalışsa devleti kontrol edebilir mi? böyle bir zihniyet olabilir mi? O zaman tüm Müslümanlar deyin, tüm Müslümanlar böyle bir şey yapsa, devleti devirebilir mi?Deyin hepsini suçlayın, tüm Aleviler deyin, hepsini suçlayın, tüm Yahudiler deyin hepsini suçlayın. Hukuk devleti böyle değildir.” şeklinde konuştu.

Delil varsa şiddet kullanmaya yönelik illegaliteya dair delil varsa onun rengine dinine mezhebine bakılmaksınız kovuşturma yapılarak cezasının verilmesi gerektiğini anlatan Bal, “Başka kriter verimliliktir. Bir doktorun bir öğretmenin bir memurun siyasi görüşüne, cemaatine ve dinine bakılmaz. Mezhebine bakılmaz. Güzel verimli çalışıyor mu? Onun ötesinde siz bunun dinine, mezhebine lobisine siyasi görüşüne bakıyorsanız orada verimlilik olmaz orada istikrar olmaz. Karşımızda toplumu dizayn etmeye çalışan bir yapı, kendine biat etmeyen herkesi sadece hizmet hareketini değil Yeni Asya’cısını da TÜSİAD’ını da Süleyman Efendi cemaatini de Alevisini de Sünnisini de hizaya sokmaya çalışıyor. Sopayla sokmaya çalışıyor havuçla sokmaya çalışıyor. Belirli fırsatlar veriyor eğer hala uyum içinde biat etmiyorsanız o zaman sopa gösteriyor ruhsatlarınızı elinizden alıyor inşaatları durduruyor izinleri iptal ediyor suyu bile vermiyor. Asya termal’in Kızılcahamam’da suyunun kesildiği gibi. Bu anormal bir süreç.Maalesef dün başbakan yaptığı açıklama ile bu cadı avını bitirmeye değil bitirmemeye devam etmeye söz verdi. Yani normalleşmeye değil kutuplaşmaya devam sözü verdi ama bizim ihtiyacımız olan normalleşmedir.demokratik ilkeler ve evrensel değerlerdir. Elde delil varsa kim dini, rengi, dili,siyasi görüşü mezhebi ne olursa olsun kim bir yanlış işe tevessül etti ise şiddet terör demokrasinin hukukun dışına çıkan hangi olumsuz engel olunrsa olsun ona yönelik adım attı ise cezasını çekmeli.” Açıklamasında bulundu.

Bal, son dönemde kurulan Merkez Parti’ye kendisinin ve yanındaki istişare eden arkadaşlarının oraya katılma gibi bir durumunun söz konusu olmadığını söyledi.

OKTAY VURAL: HUKUK DEVLETİNE AYKIRI

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Oktay Vural, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanı Turgut Aslan’ın 30 ilin emniyet müdürlüğüne gönderdiği Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet ile ilgili hukuksuz talepleri içeren yazı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Gerçekten utanç verici bir tablo ile karşı karşıya olunduğunu belirten Vural, “Vatandaşların bir kısmının açıkçası düşman olarak gösteren, terörize eden bir yaklaşım. Terör örgütünü meşrulaştırıyor, sivil toplumu terörize ediyor. Bu top yekün ayrımcılık ve bir nefret suçu işlemektir. Hukuk devletine aykırı bir tavırdır. Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerekiyordu, görülüyor ki; savcılar hükümetin talimatı ile bunları sorguluyor. İdris Naim Şahin’in açıkladığı belge İçişleri Bakanı'nın talimatıydı. İçişleri Bakanı'nın talimatını şimdi savcı bir yargı sürecine dönüştürmüştür. Türkiye’de gerçekten hukuk devleti artık yoktur. Türkiye’de bu yaklaşımları yapan ancak, dikta müsveddeleri iktidardadır.” diye konuştu.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM’den basın toplantısı düzenledi. Milletin parası ile yayın yapan TRT’nin vatandaşa hükümetle uyumlu bir cumhurbaşkanı olmalı mıdır? diye soru sorduğunu belirten Vural, “AKP propagandası Recep Tayyip Erdoğan propagandası yapıyorsun. Ey bu yayınları yapanlar, ey TRT’nin başındakiler. Bu milletin vergileri ile para alıyorsunuz. Böyle bir rezalet olmaz. Çıkartıyorsunuz, akademisyenleri cüppelileri, MHP’ye dil uzatıyorsunuz, toplumun uzlaşma içerisinde milletin cumhurbaşkanı adayı ekseninde eleştiriler getiriyorsunuz. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Haram zıkkım olsun, bu milletten alınan vergilerle bu yayınları yapanlara, haram zıkkım olsun. Başındakilere haram zıkkım olsun. Böyle bir rezalet olmaz. Dünya kupası ile Erdoğan dizisi, at başı beraber birlikte pazarlanıyor. Burası parti devleti olmaktan çıkacak, bilin ki bütün bunların hepsi not olarak, dipnot olarak alınmıştır. Kimsenin yanına kar kalmayacaktır. Sizin gücünüz varsa, topunuz tüfeğiniz varsa, malınız mülkünüz varsa, bu milletinde vicdanı var, imanı var. Bu vicdan ve iman, bu mal mülk ve güçle milleti tehdit eden ve yönlendirenlerden hesap soracaktır.” şeklinde konuştu.

Bir gazetecinin, “Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’ın dile getirdiği Hizmet'e kumpas eylem planının bizzat emniyet tarafından talimatla yerine getirildiği ortaya çıkıyor. Neler söyleyeceksiniz?” sorusuna Vural, “Gerçekten utanç verici bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu konuda toplumun belli kesimlerini suçlu gösterip, ondan sonra bazı suçlarla ilişki oluşturup, delil oluşturmak, hukuk devletinde olmaz. Bu ancak Saddam'ın Irak’ın da Esad’ın Suriye’sin de olur. Bir taraftan terör örgütünü meşrulaştırıyorlar, kundaktaki bebeleri öldürenler, faili bilinenleri meşrulaştırıyorlar. Diğer taraftan toplumun bir kesimini terör örgütü olarak gösteriyorlar. Yarın öbür gün, herkes terör örgütü olarak gösterilebilir. Mesela bu kameraman arkadaşları da terör örgütü üyesi olarak gösterebilir. Ellerindeki bu silahı kullanarak. Dolayısıyla bu bir korku devleti üretmek ve vatandaşı sindirmektir. Vatandaşların bir kısmının açıkçası, düşman olarak gösteren terörize eden bir yaklaşım. Terör örgütünü meşrulaştırıyor, sivil toplumu terörize ediyor. Bu top yekün ayrımcılık ve bir nefret suçu işlemektir. Hukuk devletine aykırı bir tavırdır. Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerekiyordu. Görülüyor ki savcılar hükümetin talimatı ile bunları sorguluyor. İdris Naim Şahin’in açıkladığı belge, İçişleri Bakanı'nın talimatıydı. İçişleri Bakanı'nın talimatını şimdi savcı bir yargı sürecine dönüştürmüştür. Türkiye’de gerçekten hukuk devleti artık yoktur. Türkiye’de bu yaklaşımları yapan ancak dikta müsveddeleri iktidardadır.” cevabını verdi.

KURALDER: SAVCI, YARGISIZ BİR HÜKMÜN DELİLLERİNİ TEMİNE YÖNELMİŞ GÖZÜKÜYOR 

Antalya Kural Hukukçular Birliği (KURALDER) Başkanı Avukat Adnan Taşkın, Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun’un 'Camia'ya yönelik hukuk dışı talimatlarıyla ilgili olarak "Yürüttüğü soruşturmalarda da şüpheli lehine ve aleyhine delilleri toplamakla yükümlü savcılık makamı, iddialar doğru ise yargısız bir hükmün delillerini temine yönelmiş gözükmektedir." dedi.

Adnan Taşkın, savcıların yürüttüğü soruşturmalarda şüpheli lehine ve aleyhine delilleri toplamakla yükümlü olduğuna dikkat çekti. Camia’ya yönelik hukuk dışı talimatların doğru olması durumunda savcıların yargısız bir hükmün delillerini temine yönelmiş gözüktüğünü belirten Taşkın, "Değişen siyasi gündemden bu kadar etkilenen bir hukuk anlayışı ise her şeyden önce hukukun namusunu kirletir. Eğer yapılmışsa bu yanlışlıklardan bir an evvel dönülmezse telafisi güç hukuk ihlallerinin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bu durumun da en çok zarar görenin anayasal güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi olacağı muhakkaktır." diye konuştu.

Antalya Baro Başkanı Alper Tunga Bacanlı da hiçbir şekilde delil üreterek rövanş almak maksadıyla yapılan soruşturmaların sıhhatli olmadığını kaydetti. Askeri casusluk, Odatv gibi davalarda sahte deliler üretildiğini, bunun kimi kesimler tarafından 4-5 yıl sonra anlaşılabildiğini belirten Bacanlı, şöyle devam etti: "Biz o tarihlerde eğer ortada bir suç istidadı varsa bunun muhakkak surette gerçek ve samut vicdani kanat uyandıracak verilerle desteklenmesi gerektiğini her zaman söyledik. Bugün geldiğimiz süreçte de bu Hizmet Hareketi olur veya başka bir sosyal hareket olur. Veya başka bir grup parti olur. Ne olursa olsun hiçbir şekilde delil üreterek rövanş almak maksadıyla yapılan soruşturmalar sıhhatli değil. Bunlar hepsi gelir yargıdan döner. Zorlama yollarla zorlama usullerle değil. Eğer devlet içerisinde iddia edildiği gibi devlet içerisinde devlet gibi davranan gölge devlet gibi bir gurup varsa bu bulunup ortaya çıkarılsın. Ama bunu somut delilleri ortaya koyarak yapacaksınız. Yani sadece insanlar birilerine sempati duyuyor diye. Belli bir dünya görüşüne sahiptir diye alıp bir torbanın içerisinde o insanları mağdur etmeyeceksin. Devletin elinde bütün imkanlar var, asker, MİT, polis, istihbarat. Varsa deliller bir örgüt silah şu bu veya yasa dışı bir takım faaliyetler. Varsa bunu delilleriyle ortaya koyar Cumhuriyet Savcıları aynı zamanda şüpheliler lehine olan delilleri de toplamak zorundadır. Polis sadece aleyhe delilleri toplayacak diye bir kaide yok."

BBP'Lİ ÇAYIR: HİZMET'E KUMPAS PLANINI KINIYORUZ

Büyük Birlik Partisi (BBP) Manavgat İlçe Başkanı Mehmet Çayır, Hizmet'e kumpas planını kınadıklarını söyledi. Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun'un Camia'ya yönelik hukuk dışı talimatının hukuk devletiyle bağdaşmadığını belirten Çayır, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin soru önergesiyle gündeme getirdiği planın ülkede 28 Şubat döneminin yeniden hortladığının göstergesi olduğunu kaydetti. Çayır, parti binasında kumpas planıyla ilgili yaptığı açıklamada, belgelerin kelimenin tam anlamıyla 28 Şubat koktuğunu ifade etti.

17 yıl öncesi 28 Şubat aktörlerinin değiştiğini belirten Çayır, masum insanları suçlu göstererek algı oluşturulmasını kınadıklarını ifade etti. Hizmet'e kumpas ile ilgili 30 ile gönderilen yazının soruşturma değil suç oluşturma talimatı olduğunu vurgulayan Çayır, "Çirkin kumpası lanetliyoruz. 30 ilin emniyet müdürüne gönderilen talimatlar hukuk ve insan haklarıyla bağdaşmıyor. Suç oluşturma talimatı anayasal suçtur. Zaten dünyada bir hukuki uygulaması da yoktur. Ülkemizde 28 Şubat'ın 17 yıl aradan sonra geri geldiğini görüyoruz. Suçsuz insanlara suç isnat edilerek algı oluşturulmasını nefretle kınıyoruz. Bu talimat tarihe kara bir leke olarak geçecek" diye konuştu.

Belirli yayın organları aracılığıyla algıya yönelik haberler yapılarak ülkede cadı avı başlatılmak istendiğini belirten Çayır, insanları ayrıştırma, karalama, kin, nefret söylemi ve ötekileştirmenin anasal bir suç olduğunu kaydetti.

VEKİLLERDEN ORTAK TEPKİ

Hukuk dışı talimatta; insanların silahlı örgüt üyesi yapılması, telefonlarının dinlenmesi, bazı cinayetlerin Cemaat'e yıkılması, kurumların fişlenmesi isteniyor. Muhalefet milletvekilleri, hükümetin kendi ayıbını, yolsuzlukları örtmek ve gizlemek çabalarının geldiği son noktada hiç kimsenin hukuk güvencesi kalmadığını, böyle karanlık bir sistem içinde, böyle bir yönetim anlayışı içinde hiç kimsenin yarın başına ne geleceğini bilemez duruma geldiğine dikkat çekti.

MHP Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz, "Ülkemizde tam bir hukuk garabeti yaşanıyor. Ancak, maalesef ok yaydan çıktı. İnsanları öncelikle suçluyorlar sonrada suç bulmaya çalışıyorlar. Bütün hepsi 17-25 Aralık’taki rezaletin, kepazeliğin ortaya dökülmesinden sonra kendilerini haklı çıkarmak için etrafındaki insanları, memurları, polisleri, savsıyı, hakimi suçlamak suretiyle öncelikle suç isnat ediyorlar. Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in TBMM'ye verdiği soru önergesi bile ibretlik vesikasıdır. Gerçekten yürekler acısı bir durumdayız. Bugün adaletin, yargının bu noktaya gelmesi, polisin savcının, hakimin üzerine bu kadar pervasızca gidilmesi tuzun koktuğunun işaretidir. Maalesef yarın kime güveneceğiz, kime itibar edeceğiz, kimin vermiş olduğu kararlarla yolumuza devam edeceğiz?" şeklinde konuştu.

Yılmaz, "Hükümet kendi ayıbını, yolsuzluklarını kepazeliklerini kapatmak bunun kamuoyunda sulandırmak, örtmek, gizlemek için verdiği çabaların neticesi buralara kadar geldi. Yanlış yapılıyor, ancak bu yanlışı hesap Türk milletinin sinesinden geri dönecektir. Amaçları kurumların hafızasını sıfırlamak, yenin hafızayı da kendilerine göre oluşturmak. Sıfırladıktan sonra kendilerine göre bir hafıza oluşturmak istiyorlar. Ve şu anda kanun ve yönetmeliklere göre bir hafıza oluşmuş durumda. Bu hafızanın sıfırlanması demek gelecek olan insanların elinin kolunun bağlanması ve kendilerine verilecek doğrular ve kendilerine enjekte edilecek kurallar doğrultunda iş, icraat ve faaliyet göstereceklerdir. Ama Türkiye’de kanunların, tüzüklerin, yönetmeliklerin askıya alındığı bir ortamda yaşıyoruz. " ifadelerini kullandı.

CHP Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ise "Böyle hayali senaryolar üreterek bugüne kadar insanları nasıl zarara uğratmışlarsa yeni mağduriyetler oluşturmanın hukukta hiçbir yeri yoktur. Ortada bir suç varsa bu kanıtlarıyla ortaya konur, yada şüpheye dair ciddi kanıtlar varsa bunlar ortaya çıkarılır. Kim olursa olsun soruşturulur. Ama bir suç örgütü düşüncesiyle bir senaryo kurup buna göre kanıt oluşturmaya kalkarsanız Ergenekon’da Balyoz’da olduğu gibi binlerce insanı mağdur edersiniz. Türkiye bir hukuk devletiyse hiç kimsenin gücü elinde tutanlar tarafından, yada kendi ürettikleri senaryolarla, kendi ürettikleri delillerle insanların mağdur edilmesini kabul edemeyiz. Hiçbir hukuk sistemi bunu kabul etmez bu tür uygulamaları. Ben orada ciddi bir hukuksuzluk görüyorum. Hükümetin çok hukuka dayanmayan, demokratik geleneklere uygun olmayan sahte delillerle bir proje yürüttüğünü düşünüyorum. Bu tür projeler herkes için uygulanabilir. Bugün birilerine uygulanırken ses çıkarmazsak, yarın başkalarına uygulanırken ses çıkaramayız. Herkesin hukukun eşit olması taraftarıyım." dedi.

Toptaş şunları söyledi: "Senaryolarla yeni suç tipi oluşturarak Türkiye’de hiç kimse bir sonuca varamaz. Dolayısıyla herkesin aklını başına toplaması gerekiyor. Demokrasiyi savunan herkes hukuk düzeninden, demokratik kurallardan ayrılmasını istemez. Yanlış buluyorum. Yani bunun arkası gelmez. Türkiye’ye yazık olur. Buradan iktidarı dikkatli olmaya, hukuk içerinde kalmaya davet ediyorum.Türkiye’de kimin eli kimin cebinde şu an belli değil. Neden? Çünkü bir hukuk düzeni olmadığından. Şu anda Türkiye’de artık hiç kimsenin bir güvencesi yok. Kimin başına ne gelecek belli değildir. Böyle karanlık bir sistem içinde, böyle bir yönetim anlayışı içinde hiç kimse yarın başına ne gelecek bilemez. Türkiye bu anlamda çok tehlikeli bir süreçten geçiyor."