Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hat, özel olarak bizatihi kendi içinde metafizik ile fiziğin buluştuğu, kitap ve kağıt üzerinde vahyin tecelli ettiği bir alan olmak itibariyle hepimiz için sadece sanat yönüyle değil, bu yönüyle de varoluş alemimize, varoluşumuza anlam katan bir sanattır" dedi. Ankara Palas'ta düzenlenen Hasan Çelebi Sergisi'nin açılışını gerçekleştiren Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, sanatı, "insanın gönül dünyasının bir şekilde fiziki aleme yansıması" olarak tanımladı. Sanatın, en güzel, estetik şekilde yansıdığı zaman insanlar üzerinde manevi etki oluşturduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bu sanatlar içinde hat, özel olarak bizatihi kendi içinde metafizik ile fiziğin buluştuğu, kitap ve kağıt üzerinde vahyin tecelli ettiği bir alan olmak itibariyle hepimiz için sadece sanat yönüyle değil, bu yönüyle de varoluş alemimize, varoluşumuza anlam katan bir sanattır" diye konuştu.

Kağıt ve kalemin kutsal olduğunu, kağıt ve kalem üzerine yemin edildiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Kağıt, kalem ile bir araya geldiğinde vahyin yer yüzüne tecelli etmesini sağlayan, nesillerden nesillere aktarılmasını sağlayan, o ulvi anlamı bütünleştiren, birbirini tamamlayan iki nesne halini alır. Ama bu nesneler buluştuğu zaman nesne olma özelliğini kaybederler ve bizatihi özne olurlar, bize hitap ederler. Sanatkar, hattı, Kur'an-ı Kerim'i ve hat üzerinden ulvi anlam ifade eden, burada olduğu gibi Esmaül Hüsna'yı kağıda döktüklerinde o andan itibaren o kağıt konuşmaya başlar ve size hitap eder. Siz baktığınızda sadece güzel bir eser görmezsiniz, her an size konuşan bir özne görürsünüz. Hat sanatı, kağıdı özne yapma sanatıdır. Hat sanatı kalemi vahyin yeryüzüne inmesi gibi kağıda nakşeden bir sanattır. Onun için hat sanatının olduğu bir odaya girdiğiniz andan itibaren o odanın, o mekanın atmosferi değişir, sizi tesiri altına alır."

"Gönülden nasipsizdir"
Başbakan Davutoğlu, içinde hat sanatı olan bir mekandan etkilenmemenin mümkün olmadığını belirterek, "Bir çok yerde biz mekana selam ederiz. Mekanı onurlandıran, şereflendiren temel husus o mekana nüfuz eden ruh halidir. Hat sanatıyla bezenmiş bir odaya girip de herhangi bir şey hissetmeyen kişi gönülden nasipsizdir, ilhamdan nasipsizdir, vahiyden nasipsizdir. Onun için odalarımızı, salonlarımızı, mekanlarımızı hat sanatıyla onurlandırdığımız zaman o mekana manevi bir anlam yüklenmeye başlanır" dedi. Akademik çalışmalarını yaptığı odada, kütüphanesinde mutlaka bazı hat sanatı eserleri bulundurduğunu, özellikle de ondan ilham alarak çalışmalarında bir şekilde manevi atmosfere girmeyi gerekli gördüğünü aktaran Davutoğlu, "Mesela 'Edep ya hu' yazan bir salona edebe mugayir bir tavırla girmek mümkün olur mu? Mesela ki odamda vardı, 'Ah teslimiyet' diye yazan bir hattın karşısında bir insan kendini zorda hissedebilir mi? Teslim olur, tevekkül eder ve yoluna devam eder" değerlendirmesinde bulundu. Hat sanatının sadece güzel bir estetik görüntü oluşturmak için yapılmadığını belirten Davutoğlu, hat sanatının, her kendisine bakan özneyle konuşan, ona hitap eden, ona vahyi hatırlatan, ona kağıdın ve kalemin kutsallığını hatırlatan, ona kendi varoluşunun anlamını hatırlatan sanat olduğunu söyledi.

Davutoğlu, "Onun için Picasso, 'Benim resim sanatında ulaşacağım zirveye Müslümanlar hat sanatında ulaşmışlar' derken aslında bir sembolizm olarak, bir ifade ediş biçimi olarak kağıdın kalemle buluşmasının zirvesine ulaştığını gösterir hat sanatının. Bizim dünyamızda neden hat sanatı gelişmiştir ve buna mukabil resim belli alanlarda olmakla birlikte daha ikincil olmuştur? Önemsiz anlamda demiyorum. Çünkü hat sizi şartlandırmaz, sizi alır kendisine götürür, harflerin içinde manevi bir serüvene sizi davet eder" ifadelerini kullandı. Başbakan Davutoğlu, hat eserlerinin gönüle hitap ettiğini dile getirerek, "Gerçek bir sanatkarın elinden çıkan hat eserine baktığınızda gözünüz yorulmaz. Müzehhibeler ve tezhiple de bezenmişse işte o zaman hat sanatı birçok sanatın biraraya geldiği, insanı büyüleyen, temaşa edildiğinde o anki bütün zorluklarını ya da dünyevi, mekanı özelliklerini içine çeker ve bir manevi alana götürür" dedi.Bu nedenle hep hattatlara gıpta ettiğini dile getiren Davutoğlu, "Keşke böyle bir büyük onur, şeref, kabiliyet bize de verilmiş olsaydı. Makamların ve mevkilerin en büyüğüne nail olmuş olurduk" diye konuştu.

Esmaül Hüsna
Davutoğlu, özenle vahye ve vahyin temel kavramlarına ve o vahyin ahlak haline dönüşmüş şekline çizgileriyle, el emeğiyle teriyle gönlüyle katılan hattatları, tarihi geçmişte bu mirası bırakanları selamladı. Serginin Esmaül Hüsna olmasının, herkesi bir anlamda tefekküre sevk ettiğini belirten Davutoğlu, kendisinin de bir akademik çalışmasında Esmaül Hüsna'ya özel atıfta bulunduğunu anlattı. Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Niye 99 isim ve sürekli zikredilerek hatırlanmak durumundadır? Çünkü Esmaül Hüsna üzerinden aslında biz kendimizi de tanırız. Rabbimize ve onun isimlerini zikrederken, onun üzerine tefekkür ederken aslında insan o ulu zatın karşısında kendi konumunu da anlar, kendi konumunu da şekillendirir. Esmaül Hüsna, hatta yansıdığı zaman bir başka ilişki, bir başka tefekkür alemi oluşur. Serginin Esmaül Hüsna olarak ve o eserlere müteallik olarak tanzim edilmiş olması da hat ile Esmaül Hüsna arasında, kul ile Rab arasında, el ile o eli yönlendiren iman arasında bağ kurmak demektir. Hiçbirşey yoktur ki İslam düşüncesinde, İslam sanatında bizi Allah'a götürmemiş olsun. Hiçbirşey yok ki, insanda tekebbüre yönelten bir unsur olsun. Esmaül Hüsna'yı zikreden birisi her şeyden önce mahviyeti öğrenir, mahviyeti. Rabbinin ululuğu, büyüklüğü, zatı karşısında ancak mahviyetle insan kendini bulabilir. Dünyevi hayattaki her türlü tekebbür, hat ile nakşedilmiş bir Esmaül Hüsna'dan herhangi biri karşısında biter tükenir. Güneş çıktığında mum ışığının anlamını kaybetmesi gibi."

"Kendi varoluşunu anlamış olamaz"
Mum ışığında tekebbür eden ve dünyevi makamlarla o tekebbürü yaşayan insanların, hattan ve hat ile ortaya konmuş Esmaül Hüsna'dan birşey anlamayacaklarını, nasiplenemeyeceklerini dile getiren Davutoğlu, "Esmaül Hüsna karşısında mahviyetin en deruni halini yaşayamayan birisi kendi varoluşunu anlamış olamaz. Tekebbüre karşı mahviyet, edebe mugayir tutumlara karşı edep, aynı zamanda size bir ahlaki çerçeve çizer. Allah bizi, bu eserleri hakkıyla anlayanlardan eylesin" diye konuştu. Hattat Hasan Çelebi'yi çok eskiden tanıdığını, 1992 yılında Malezya sergisinde Çelebi'yi evinde ağırladığını ve o gün küçük kızının Çelebi'den ilk hat derslerini aldığını anlatan Başbakan Davutoğlu, "O küçücük kızla ilgilendi, ilk eskizlerini orada yaptırdı. Orada hocalığın yer, zaman, mekan tanımadığını keşfediyorsunuz. Bir anda bizi unuttu, başladı ona öğretmeye. Bu da hat ve sanatla ilgilenen üstatlarımızın ruhlarının zamanla nasıl terbiye edildiğini ve kendileri ruhen terbiye edildikçe başkalarını da nasıl terbiye edebildiklerini, edeplerinin, ahlaklarının sanatlarına nasıl yansıdığını gösteren güzel bir misaldi" dedi. 

Davutoğlu, Hasan Çelebi'nin İstanbul'daki sergisine gidemediğini, bu sabaha karşı geldiği Brüksel'den bu sergiye katılmak isteğiyle hareket ettiğini belirtti.  Hattat Hamdi Bey'i de rahmetle anan Davutoğlu, şunları söyledi:  "Kuran-ı Kerim Mekke'de nazil olmuştur, Mısır'da okunmuştur, İstanbul'da yazılmıştır" hükmünce, İstanbul'a böyle bir anlam yükleyen hat sanatının bir dönem neredeyse sahipsiz kalmasından dolayı üzüntülerini ifade eden Başbakan Davutoğlu, "Bu sanata sahip çıkanlardan biridir Hasan Çelebi Üstadımız. Sayısız talebe yetiştirerek bu sanatın önünü açmış, bu sanatın yolundan yürüyenlere fırsat sunmuştur. Hem eserler dolayısıyla hem yetiştirdiği talebeler dolayısıyla hat sanatının yaşamasına, gelecek nesillere intikal etmesine büyük katkı sağlamasından dolayı milletimiz, medeniyetimiz adına kendilerine şükranlarımı ifade etmek istiyorum."  Başbakan Davutoğlu, bugün Türk hat sanatının büyük bir yükselişe geçtiğini, Ortadoğu'daki birçok muhatabının, liderin Türkiye'den hat sanatı almak için büyük çaba harcadıklarını anlatarak, "Elhamdülillah ki artık bu sanatlar sahipsiz değil, elhamdülillah ki artık kağıt ile kalemi buluşturan, hat sanatını gelecek nesillere intikal ettiren sanatçılar var. Kağıt ve kalem artık emanet olarak sahipsiz değil. Selam olsun kağıda ve kaleme sahip çıkanlara" ifadelerini kullandı. Davutoğlu, "Yeni nesil bilgisayarla, laptopla büyüyen bir nesil. Sahaflarda kağıt kokusunu almamış birinden ne kadar çok laptop taşırsa taşısın veya bilgisayar, ilim adamı çıkmaz ben bu inançtayım. Biraz gelenekçi gelebilir bu, ama kitap kokusunun, kağıt kokusunun şifa olduğuna inanırım. Kalemin bu şifayı taçlandırdığına inanırım, bütün bu hasletlerin ancak ve ancak derin bir gönül ile hayata, dünyaya, mekana yansıdığına inanırım" değerlendirmesinde bulundu.

Sergide 23 Erzurumlu hat sanatçısının eserlerinin yer almasına da değinen Davutoğlu, Erzurum'u "kale şehir" olarak adlandırdığını, bir şekilde Erzurum'dan geçerken, şehrin sanki "merak etmeyin yolunuza devam edin. Erzurum bu topraklardayken bu topraklarda kale düşmez" dediğini anlattı. Başbakan Davutoğlu, "Erzurum'dan böylesine hattatlar yetişmişse Erzurum şehir diliyle konuşmakta ve demektedir ki 'Artık emanet sağlam ellerdedir.' Selam olsun emanete sahip çıkan ve bu eserleri bugün buraya taşıyan 23 sanatçıya, ona emek veren bütün kardeşlerimize ve tabi hat sanatının büyük üstadı Hasan Çelebi hocamıza tekrar selam ediyorum. Bu eserlere bakarken nasiplenmemiz duasıyla sergiyi açıyorum, Allah hayırlı mübarek etsin" dedi.

"Değerleri tekrar gün yüzüne çıkarmak için çalışıyoruz"
Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak ise şehrin geçmişte bilim, kültür ve sanatın merkezi olduğunu belirterek, bu değerleri tekrar gün yüzüne çıkarmak için çalıştıklarını söyledi. Sergideki eserlerin birbirinden değerli 23 hat sanatçısı tarafından yapıldığını belirten Altıparmak, eserlerin Erzurum Güzel Sanatlar Müzesi'nde yerini alarak, daima sergide kalacağını kaydetti.Sergiye ev sahipliği yapan Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak da böylesine değerli eserleri Ankaralı sanat severlerle buluşturmanın heyecanını yaşadıklarını söyledi. Hat üstadı Hasan Çelebi de hat sanatının önemine işaret etti. Ömrünün neredeyse tamamına yakınını bu sanata verdiğini belirten Çelebi, koleksiyonun oluşmasında emeği geçenlere teşekkür etti. Çelebi, "Türkiye'nin yakın tarihinde pek çok ilke imza attık. Bu da onlardan birisi" dedi.  Serginin açılışına, İçişleri Bakanı Efkan Ala da katıldı.