İSTİKRAR söylemi ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu konulardan birisidir. 2000 öncesi dönemde kurulan kısa ömürlü koalisyon hükümetleri ülkemizin iktisadi, sosyal ve siyasal anlamda istikrar kazanmasına katkı sağlayamamışlardır. Koalisyon dönemlerinde mali ve finansal dengeler istikrarsız bir eğilim göstermiştir. Enflasyon oranları çok yüksek ve oynak bir yapıda seyretmiştir. Yüksek kronik enflasyon sorunu her zaman gündemdeki yerini muhafaza etmiştir. Yüksek faiz oranları, yatırım ve tüketim harcamalarını olumsuz etkilemiştir. Faiz oranlarının yüksek olduğu bir ortamda kredi almak maliyetli bir iştir. Öte yandan yüksek maliyetli krediler, borçların zamanında ödenmesi konusunda acziyet ortaya çıkarmaktadır. Devlet borçlanması yüksek reel faizli ve çok kısa vadeli borçlanma kağıtları ile yapılmıştır. Ülkemiz yüksek reel faiz dağıtan ülkeler liginde üst sıralarda yer almıştır. Enflasyonu indirmek ve bozulan makro ekonomik dengeleri düzeltmek amacıyla uygulanan IMF destekli istikrar programları çok uzun ömürlü olmamıştır. Her programdan sonra görülen çok kısa süreli yapay düzelmeden sonra yeni bir istikrarsız ekonomik tablo ortaya çıkmıştır. İstikrarsız ekonomik tablonun olduğu dönemlerde uzun vadeli vizyona dayalı yatırımlar yapmak ve ihracata dayalı üretim modellerini hayata geçirmek mümkün değildir. Yurt dışına mal satan güçlü firmaların hayata geçirilememesi Türkiye’nin döviz açısından düşük gelirli ülkeler liginde kalmasına yol açmıştır.  1990’lı yıllardaki ekonomik sorunlar ve istikrarsızlıklar nedeniyle biriken sorunlar, 2000 yılının başlarında sarsıcı finansal krizlere yol açmış ve ülkemizin ulusal gelirini büyük ölçüde küçültmüştür. 2002 yılında iş başına gelen güçlü AK Parti iktidarları döneminde köklü yapısal reformlara imza atılmış ve ekonomik kalkınmamıza yeni bir boyut kazandırılmıştır. İktisadi kalkınma açısından çok önemli bir role sahip olan doğrudan yabancı yatırım girişleri bu dönemde sıçramıştır. Enflasyonda düşük rakamlar yakalanmış ve fiyat istikrarı şartları inşa edilmiştir. Devletin bütçesi borç ödeme bütçe olmaktan çıkarılarak kamu yatırımları için kullanılacak kaynaklar arıtılmıştır. Toplam ulusal gelirimiz içerisinde borç faizi ödemelerinin payı azaltılmıştır. Güçlü hükümetlerin Meclis’de sahip olduğu çoğunluk nedeniyle kararlar zamanında alınmaya başlanmıştır. Başkanlık sistemine geçildikten sonra devletin karar alma süreçlerindeki gecikmeler tamamen ortadan kaldırılmıştır. Kişi başına gelir düzeyi artmış, eğitim, sağlık ve alt yapı yatırımları ile birlikte insanlarımızın yaşam kalitesinde belirgin bir iyileşme ortaya çıkmaya başlamıştır. İstikrarlı makro ekonomik göstergeler ve yurt dışı pazarlara açılan firmalarımız sayesinde döviz gelirlerimiz artmıştır.

Ekonomik ve siyasi istikrarın getirdiği imkanlar sayesinde artan iktisadi gelişme ve bireysel refah son dönemde küresel düzeyde ortaya çıkan şoklar nedeniyle geçici bir negatif etkilenmeye maruz kalmıştır. Hayat pahalılığı nedeniyle insanların ekonomik imkanlarının daralması nedeniyle mevcut iktidarın seçmenler tarafından cezalandırılacağı görüşü zaman zaman basında dile getirilmeye başlanmıştır. Ekonomik sorunların seçmen tercihlerini etkileyebileceği görüşü mutlaka geçerlidir. Ancak Türkiye düzeyinde konu ele alındığında ulusal güvenlik meselesi, vatan sevgisi, yani İSTİKLAL meselesi seçmen tercihlerini etkilemede öne çıkan en önemli parametredir.  Ülkemizin bağımsızlığına halel getirebilecek en küçük bir kuşku karşısında ekonomik göstergelerin ya da hayat pahalılığı sorununun hiçbir ehemmiyeti kalmamaktadır. 28 Mayıs seçimlerine iki ittifak dahil olmuştur. Cumhur ittifakının en temel söylemlerinden birisi istikrar ise, mutlaka ikincisi istiklaldir. Cumhur ittifakı, millet ittifakını oluşturan bileşenlerin ulusal güvenlik açısından tehdit oluşturduğu konusunu çok başarılı bir şekilde işlemiştir. Bu konudaki güçlü propaganda sayesinde seçmenlerin bağımsızlık duyarlılığı başarılı bir şekilde öne çıkarılmıştır. İstikrar söylemi ile birlikte güçlü bir şekilde öne çıkarlan milli duygular seçmen tercihlerinde sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik teveccühü artırmıştır.

İstikrar ve istiklal söylemi ile birlikte istikbal söylemi de başarılı bir şekilde işlenmiştir. Son dönemlerde ülkemizde savunma sanayi konusunda dünyanın dikkatini çeken hamleler yapılmıştır. İHA ve SİHA konusundaki başarılı yatırımların yanısıra savunma gücümüzü artırmaya yönelik somut adımlar gelecek dönemlerde batılı ekonomilere bağımlı olmaktan kurtulacağımız ve küresel savunma sanayi pazarındaki payımızın artacağı yönündeki algıyı güçlendirmiştir. Türkiye’de ilk defa savunma sanayi konusunda bu denli somut ve ses getiren adımlar atılmaya başlanmıştır. Savunma sanayindeki gelişmeler sayesinde hem döviz gelirimiz artacak hem de uluslararası arenadaki saygınlığımız kat kat artacaktır. Dolayısıyla küresel politikaların dizaynında ülkemiz söz sahibi olacaktır. Savunma sanayindeki yatırımlar ülkemizin istikbaline ilişkin vizyon belirleme girişimlerini anlamlı hale getirmiştir. Savunma gereksinimlerini karşılama kabiliyetine sahip olmayan ülkeler gerçekçi bir vizyon belirleyemezler. Savunma sanayi ile birlikte enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacak adımları da unutmamak gerekir. Enerjide dışa bağımlılık iktisadi kalkınmanın istikrarlı bir şekilde sürmesini imkansız kılmaktadır. Doğal gaz ve petrol kaynaklarının keşfi ve bu konudaki yatırımların yanısıra başta Rusya olmak üzere enerji konusunda söz sahibi ülkeler ile yapılan güçlü işbirlikleri enerji arz güvenliği ve enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için yapılan güçlü hamlelerdir.

Savunma sanayi ve enerji konusundaki yatırımların yanısıra dünya standartlarındaki alt yapı, ulaşım, sağlık ve eğitim yatırımları ve etkili diploması nedeniyle yurt dışı ve yurt içi yatırımcıların güveni kazanılmıştır. Muhtemel bir iktidar değişikliğinin ortaya çıkarabileceği belirsizlik koşulları hem yerli hem de yabancı yatırımcıları ürkütmüştür. Yeni yabancı yatırımcılar, yatırım kapasitelerini artırmayı düşünen yabancılar ve yerli yatırımcılar iktidar değişikliğinin pozitif olup olmayacağı konusunda her zaman kuşku duymuşlardır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni dönemde de çok başarılı ve hayırlı işlere imza atacağına inancımız tamdır. Ekonomi yönetiminin uluslararası itibarı olan güçlü bürokratlara teslim edilmesi, özel sektörün yatırım girişimlerini destekleyecek her türlü adımın atılması, başarılı diplomasinin sürdürülmesi, yabancı yatırımların teşvik edilmesi ve desteklenmesi gibi konularda yapılacak düzenlemeler ve politika değişikliği istikbale ilişkin pozitif beklentileri güçlendirecektir.