Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela vermez kul azmadıkça.
Hele bir düşünelim, ne müthiş bir söz değil mi? Bu düşündürücü ve ibret verici sözden hareketle kendimize ve çevremize bakalım.
Hırsımıza ve tamahkârlığımıza yenildik, yapı yapmadık yer bırakmadık. Para kazanma hırsımıza kapıldık, iş yerlerimiz ve fabrikalarımızın atıklarını dereler boşalttık. 
Hırsımıza ve kibrimize kapıldık, komşu akraba kimseyle muhabbet bırakmadık. Hastalıkları, salgınları bahane edip fakir fukara ne yer, ne içer demeden mağazaları yağmaladık. 
Başımıza gelen sel, rüzgâr, fırtına şimdi de hortumlar varken destur demeyip, kendimizin kabahatlerini düşünmeden Devleti ve Allah’ı (cc) suçlar olduk. Kendimiz günahlar deryasında yüzerken bir defa olsun kendimizi sorgulamadık. Ne yaptıysak hep haklı biz olduk, kabahatli başkaları oldu. Ürünlerimizle nice paralar kazanacaktık. Allah (cc) gösterdi ve dolu yağdı, sel oldu, rüzgâr esti, ürünlerimiz yok oldu. Mallarımız telef oldu. Suçu nefsimizde arayacak yerde, Allah’ı (cc) sorumlu tuttuk.
Fabrikalar, iş yerleri, atık üreten ne varsa, atıklarını derelere boşaltırken bu yerlerin sahipleri elleriyle yaşadığımız dünyanın düzenini bozduklarını bilmiyorlar mı? Bunun bir hak olduğunu, yaptıkları ile haksızlık yaptıklarını bilmiyorlar mı?
Ey gözü dönmüş canavarlar! Atıklarınız, derelerde kurbağa bırakmadı. Yılan bırakmadı. Balık bırakmadı. Dereler göllere, göller denizlere döküldü. Kendi ettiklerimizle kendi geleceğimizi yok ediyoruz. Niye? Gözü para hırsı bürümüş insan suretindeki yaratıklar, geleceğimizin hayatlarını çalıyorlar. Katlediyorlar. Bu dünya bize miras değil gelecek nesillerimizin emanetidir. Dereler bu insanların günahlarını taşıyıp denize ulaştırmaya başladı. Mavi denizlerimiz, berrak derelerimiz simsiyah renklere büründüler.
Toprak tepki verir. Deniz tepki verir. Sonra topraktan gelen bizlerin gelecekte şekillerimiz değişirse şaşmam. Denizler tepki vermeye başladı. Adeta biz insanlara kin kusuyor. Lakin tabiatta hiçbir şey boşuna değildir. Deniz salyasını Kimyagerlerimiz, koca koca profesörlerimiz araştırsın. Ve bunu sanayide kullanalım. Zaman geçiyor. Zaman aleyhimize işliyor. Denizler bizleri kovalayabilir. O zaman nereye gideriz? Sular bize küserse nasıl yaşarız? Kaç gün kaç saat yaşarız?
Ben bir vatandaş olarak, geleceğimizi karartan bütün atık sahiplerine DEVLETİMİZ DUR DEMELİDİR. Atıkları suları, dereleri, denizlerimizi kirleten kim varsa;
1.    Kapılarına kilit vurulsun.
2.    Arıtma tesisleri kurulanlar açılsın.
3.    Bir damla kirli suyu derelere akıtanlar idam edilsin.
4.    Çevreyi kirletenlere en ağır cezalar verilsin.
Dersiniz ki, bu cezalar ağır değil mi? Çalışanlar aç kalır. Ekonomi çöker. Efendiler, bana ne sizin ekonominizden. Benim geleceğim ölüyor. Dünyam ölüyor. Torunlarımın geleceği yok oluyor. Ben bağırıyorum. Ben isyan ediyorum. Ya balıklar, kurbağalar, kuşlar nice canlıların dili yok ki isyan etsinler. Onların isyanı Allah’ın (cc) gazabını celbeder. Salgın hastalıklar, seller, fırtınalar ve daha olacaklar neden oluyor? BİZDEN OLUYOR. GÜNAHLARIMIZDAN OLUYOR.

Sahi bir konuyu paylaşmak istiyorum. Bir köpeğin ayağının kırılmasına dünyayı ayağa kaldıran hayvan severler, bir ağacın kesilmesinde dünyayı ayağa kaldırıp her yeri talan eden çevreciler neredesiniz? Yoksa siz de mi davanızdan vaz geçtiniz? Oyun başka oyun. Onun için ben bu oyunda yokum. Eğitim, eğitim, eğitim. Yıkmak ve yakmak yerine eğitimle insanı yaşatma fikriyle donatalım. 

Bu dünyadan başka dünyada yaşama şansımız yok. Eğer bu dünya ellerimizle yok edilirse bizde yok oluruz. Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela vermez kul azmadıkça. Azdık ve Allah (cc) belamızı veriyor. Azgınlığımızı bırakalım. Günahlarımızdan özür dileyelim.
Cuma bayramı kendimize gelişimiz ve günahlardan af dilememize vesile olsun.
Selam ve dualarımla.
Saim ORAL, Kartal 25 Haziran 2021