Birkaç gündür Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) tartışılan infaz yasasını bütün Türkiye olarak izliyoruz. Ancak endişe ve umutsuzluk ile izliyoruz.

Meclis’e sunulan yasa o kadar karmaşık ve belirsizlikler içerisinde ki, yaratacağı sonuçlar ve aslında ne amaçlandığı konusunda iktidar partisi milletvekillerinin de kafasında bir netlik olduğuna inanmıyorum.

Birincisi; bu yasa baştan beri adil olmayan, hukuki bir formatta hazırlanmasına rağmen özü itibarı ile hukuki de olmayan bir yasa. Vicdani de değil. Ahlaki de değil.

Çünkü çıkarılmak istenen bu yasa ile Türkiye’yi daha fazla kutuplaştırmak, nefret söylemini daha fazla derinleştirmek, suçlar arasında bile ayrımcılığa neden olmak, insanları bir kere daha fişlemeye doğru sürüklemek amaçlanıyor. 

Özellikle de böylesine bir dönemde yani Koronavirüs salgınının hiçbir düşünceyi, hiçbir inancı, hiçbir siyasal örgütlenmeyi dinlemediği, herkese bulaştığı bir dönemde bile siz hâlâ dünmüş gibi kendi siyasal düşünceniz ışığında ya da siyasal düşüncenizin emrettiği gibi bir hukuki düzenleme yürütüyorsanız, hakikaten ne olup bittiği konusunda siz de bir fikir sahibi değilsiniz demektir.

Şunu net görmek lazım; Türkiye’de hukuk/adalet sistemi kurulduğu günden bu yana hiçbir zaman adil olmamıştır. Hiçbir zaman bizim anladığımız şekilde ya da dünyanın anladığı şekilde hukuki bir format üzerinde yürümemiştir.

Sürekli birilerini koruyan/kollayan, birilerini düşmanlaştıran bir hukuk ve adalet sistemimiz var. Adları değişmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana adları komünistler olmuştur, irticacılar olmuştur, bölücüler olmuştur, anarşistler denilmiştir. Sürekli adlar yer değiştirmiştir. Kim iktidara gelmişse kendisine göre bir düşmanlar listesi çıkarmış ya da suç ve suçlular tanımı yapmıştır.

İstiklal Mahkemeleri

Devlet Güvenlik mahkemeleri

Özel Yetkili Mahkemeler

Başbakan ve bakanları asanlar

Şairleri yıllarca hapse attıranlar.

Yazarlara

Siyasilere

Düşünce adamlarına bu dünyayı zindan edenler.

10 yılda bir darbe yapanlar.

Bunlar bizim bildiklerimiz.

Yani milyonlarca insana acı çektiren ve olmadı pardon deyip yeni suçlu avına çıkan hukuk sistemi.

Dün suçlu olan bugün kahramanlaşmıştır. Daha doğrusu dün birinci sıradan suçlu görünenler bugün ülkeyi yönetiyorlar.

Yirmi yıl evvel ülkeyi yönetenler bugün suçlu görünüyorlar. Böyle bir durumda siz hâlâ sanki bizim adalet ve hukuk sistemimiz çok çağdaş, çok vicdani, çok ahlaki ve çok hukuki imiş gibi böylesine salgın döneminde bile ders çıkarmayarak infazda ayrımcılık ve sadece düşüncelerinden veya itiraz ettiklerinden ötürü ya da iktidara muhalefet ettiklerinden ötürü insanları bu infaz yasasından çıkarıp, daha ağır başka yüz kızartıcı suçları infaza tabi tutuyorsanız, burada durup düşünmek gerekiyor ve şu soruyu sormak gerekiyor; sizin amacınız ve niyetiniz nedir? Siz bu ülkeyi daha adil, daha adaletli yönetmek ya da bu ülkenin adaletsiz hukuk sisteminden zarar gören insanların daha fazla zarar görmemesi adına mı bir şey yapıyorsunuz yoksa siz size muhalefet/itiraz eden, sizi sorgulayan insanları cezaevine sokmak için yer mi açıyorsunuz?

Bu soruyu sormak herkesin en doğal hakkı diye düşünüyorum. Görünen de o. Bu infaz yasasından amaçlanan iktidarın kendisine yönelik bütün eleştirileri yargıyla susturma ve böyle ayakta kalma. Bu, sürdürebilir bir şey değildir.

Bu mantıkla, bu anlayışla bir ülke de yönetilemez. Yönetebileceklerini zannedenler çok uzak olmayan bir zamanda yanıldıklarını göreceklerdir.