Söz bilirsen, söz söyle. Seni insan sansınlar.
Söz bilmezsen sükût eyle. Seni âlim sansınlar.
Bu ne kadar muhteşem sözdür. Çocukluğumda köyümüzde de böyle güzel amcalar vardı. Komşuların toplandıkları zaman sessiz kalmayı tercih ederlerdi. Dinlerlerdi. İşin en önemli yerinde soru sorulur o da kısa cevap verir ve herkes takdir ederdi. O susar bu defa çok bağıran, çok konuşan, herkesi töhmet altına sokan amcalar vardı. İnsanlar onları dinlemek zorunda kalırdı. Çünkü şerlerinden insanlar uzak kalmak içindi. 
Birisinde huzur ve dinginlik, diğerlerinde huzursuzluk ve şamata vardı. En çok konuşanlar en çok bağıranlardı. Zaman geldi geçti. İstanbul da öğrencilik yıllarımızda çok bağıran, bağırmaları ile tebliğ yaptıklarını zanneden âlimler oluştu. Rağbet gördüler. Bir gün Üniversitede çok değer verdiğimiz, az konuşan, çok okuyan ve düşünen hocamızla beraberken bunu sorduk.
- Hocam bu insanlar neden çok bağırıyorlar? El cevap;
- Evladım içi boş tenekenin sesi çok çıkar, demişti. 
İçi boş tenekenin sesi uzaklardan duyulur. Kimseye faydası yoktur. Sadece kulakları tırmalar. Kulaklardan beyne ve kalbe tesir eder. Kalp kırılır, beyin yıkılır, sesin tesiri ile anarşi alır başını gider. Mantık, aklıselim ve vakar da tasını tarağını toplar köşesine çekilir. İdarecilik ve öğretmenlik zamanlarımda da gördüm ki dağarcığı dolu olmayan öğretmenler sadece çocuklara susun diye bağıra bağıra derslerini tamamlıyorlardı. Konusuna hâkim ve bilgi dağarcığı dolu olan öğretmenlerin sınıflarının önünden geçerken sınıflarda öğrenci yok zannederdiniz. 
Ülkemizde bir seneden bu tarafa salgın hastalığın tesiri ile başka bir dünyaya geçiş yaptık. Elimizde ki telefon, bilgisayarlar marifetiyle meydan mitinglerini bıraktık, sosyal medya mitinglerine dönüşüverdik. Henüz alt yapımızın müsait olmadığı bir dönemde salgından daha büyük tehlikelerin içine adeta suyun aktığı gibi akıp gidiyoruz. Nerede ne zaman başımıza hangi musibetlerin geleceğini bile bilmiyoruz. Boş tenekeye vuran biri bir anda etrafına binlerce, milyonlarca insanı yine sanal âlemde toplayabiliyor. Tehlike de burada başlıyor. 
1- İnsanların inançlarıyla, değer yargıları ile oynanıyor.
2- İnsanların şahsiyetleri kişisel hakları ile oynanıyor.
3- İnsanların ideolojileri ile oynanıyor.
4- Doğrular yanlış, yanlışlar doğru gösteriliyor. Ve daha nice tehlikeler oluşuyor.
Bu arada kendi öz değerlerine inanan insanların inançları da sınanmış oluyor. Kim çıkan haberlere ne ölçüde inanıyor veya kendi değer yargılarında tereddütsüz doğrusu budur diyebiliyor? Dünün gezgin habercileri olan köylere gidip sabahlara kadar hikâyeler ve haberler getiren kişiler el üstünde tutulurdu. Dedikleri doğru kabul edilirdi. Çünkü alternatifleri yoktu. Bugün alternatif var insanların inançları çok zayıfladı. Doğru bildiğinde tereddüt ediyor, yanlış olduğuna inandığının bir sözünü hemen takdir ediyor.
Demem şu ki, bugün salgın hastalıklardan daha büyük tehlikeler insanlığı çepeçevre kuşatmıştır. İnançsızlık, kararsızlık ve kendine inanmama hastalıkları bütün dehşeti ile sosyal dünyamızı kasıp kavuruyor. Çocukluğumda anlatılan ve hadislerde geçen deccal bu olsa gerek. Bir ses çıkaracak ki sokaklar evinden dışarı çıkacak insanlarla dolup taşacaktır, deniliyordu. Bugünkü sosyal medya boş teneke bunu andırıyor. İnsanlar akın akın yanlışlar peşinden koşuyorlar. Bir anda organize olan sayısız insan bir araya geliyor. Toplanıyor. Yakıyor, yıkıyorlar. Peşinden medya dediğimiz oluşumlar işi iyice körüklüyorlar. Siyaset, insanları yarınlara yol gösteren değil, kargaşa çıkaran kurumlar haline gelmiş. Ve çıkan sosyal medya haberlerinin peşinden koşuyorlar. İlim dünyası, sosyal medya örgütlenmesi ile kendi işini değil, siyasal kimlik arama ve yağmalamalara kucak açma derdine düşmüş. Sokaklar perişan, aile perişan, gençlik perişan olmuş. Biz ne bekliyoruz. 
Nereden başlamalıyız hem insanı hem dünyayı düzeltmeye dersiniz. Ya düzeleceğiz veya perişan olup dağılacağız. Allah bizi dağıtmasın. Birliğimizi beraberliğimizi daim eylesin. Gençliğimize ve insanımıza izan versin. 
Şu sosyal medya ile elektronik aletlerimizi silah olarak değil bilim yolunda araç olarak kullanabilir miyiz? Gençler şunu yapmalıdır. Elinizde ki imkânlarla Devletimizin ve milletimizin yükselmesine katkı sağlayacak yol ve yöntemler oluşturalım. Sn Cumhurbaşkanımızın açtığı uzay dünyamıza katkı sağlayalım. Ve lütfen takdir edelim. Uzaya bir Türk vatandaşı gidecek. Gençler bu siz olabilirsiniz. 
Toparlanalım. Siyasetimiz, eğitimimiz, sosyal hayatımız, inançlarımız, ahlakımız ve insanlığımız toparlansın. 
Selam ve dualarımla Cuma bayramınız hayırlara vesile olsun.
Saim ORAL, Kartal 12 Şubat 2021