Bazen kendimi kör bir kuyunun en dip ve en derin yerinde, dizlerinin üstüne çökmüş çaresiz biri gibi hissederim. Damarlarımda akan kan katılaşır, duygularım kör bir sürüngen misali pusulasız dolanır durur ve öfke patlamaları yaşayarak taş kesilirler. Ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilmez bir halde kendi kendimi hırpalar, yorgunluktan bitap düşünceye kadar o çaresiz tükenmişlik hissi ile boğuşur dururum. Bir çare olmalı fikri, bir elma kurdu gibi beynimde matkabını daha derinlere salar, beynimde kocaman bir boş delik açılır sanki.

İdlib ölüyor!

Bu satırların öncelikli amacı bir Suriye analizi yapmak değildir. Devasa bir insanlık trajedisinin yaşandığı bir yere ilişkin siyasi analiz yapmak, siyasi değerlendirmelerde bulunmak, artık ne gereklidir ne de ahlaki. Çünkü toptan insanlık ölüyor, tarih ölüyor, gelecek ölüyor her şey kör bir kötülüğün en canlı hedefi haline gelmiş. Söz hükümsüz, analizler ölüdür.

İdlib ölüyor!

İdlib’de çocuklar ölüyor ve biz burada kuru siyasi analizlerle durumun vahametine ters bir orantısızlıkla meseleden söz ediyoruz. Söyler misiniz kim kalbim var diyebilir? Bir kalp kanarken, kim, hangi kuru laflarla kalp yarasını teskin edebilir?

İdlib’te ağaçlar ayakta ölüyor!

İdlib’te ayakta ölen çürüyen ya da bir bomba ile paramparça olan ağaçlardan söz etmek istiyorum. Yok olan canlı hayat gözlerimin önünde. Hiçbir canlıya hayat hakkı tanımayan bu büyük zulme ağaçlar adına isyan etmek istiyorum.

Siyasi değerlendirmelerin şimdilik canı cehenneme. Sırası değil kimin ne yapmak istediğini bilmenin. Kime ne yararı olacak bu bilginin? Az sonra bir saldırıda onlarcası ölecek insanların ne işine yarayacak doğru ve nesnel bilgiler? Ölmüş insanın bilgiye ihtiyacı yok.

İdlib’te çocuklar ölüyor!

Çocuklar ölüyorsa, paramparça oluyorsa narin bedenleri ve dört bir yana saçılıyorsa yağmurdan bile küçük olan elleri; evet batsın bu dünya! Çocuklarını öldüren bir dünya asla helal bir dünya değildir. Asla ulvi, kutsal ve değerli bir dünya değildir.

Ben bu yazıyı yazarken ya da siz bu yazıyı okurken bile yüzlerce çocuk ve kadın hem de savaştan kaçmak isterken öldürülüyorlar. Ölümden de kaçamıyorlar!

Ölüm makinaları, tek suçları Suriye’de doğmak olan 3 milyon insana ölüm kusuyor.

Açık alanda, bu soğukta…Su yok… Ekmek yok… Ve ölüyorlar! Gözlerimizin önünde. Bir ıslık mesafesi uzağımızda bu insanlar. Çoğu çocuk. Kadın ve yaşlı insanlar. Gençler kalmamış, çoğu öldürülmüş ya da savaşta. Uçaklar vuruyor diye korkudan ateş bile yakamıyorlar.

İdlib'de ölüyor insanlık.