Başbakan Ahmet Davutoğlu, Büyükelçilik binasında oturup, "acaba, ne zaman bana telefon gelir Ankara'dan, ne talimat gelir" diye beklemenin, ticaret müşavirinin yapacağı iş olmadığını belirterek, "Klasik memur mantığını değiştirmeniz lazım. Sizler, statü olarak devlet memurusunuz ama yöntem olarak memur mantığının dışında hareket etmek zorundasınız" dedi.
 
Ekonomi Bakanlığı'nda, Ticaret Müşavirleri Toplantısında konuşan Davutoğlu, 2008'in dünyada ekonomik krizin yaygınlaştığı bir yıl olduğunu, bir çok ülkenin içine kapanmayı tercih ettiğini söyledi.
 
Ülkelerin, bu krizi aşmanın telaşı içine girdiğini belirten Davutoğlu, Türkiye'de ise 2002'den itibaren sürdürülen aktif, belirleyici, kararlı dış politika ve dış ekonomik ilişkilerin, 2008'de de hızını kesmediğini, aksine daha da hızlandığını anlattı. Davutoğlu, bunun, bir ülkenin kendine güveninin göstergesi olduğunu vurguladı.
 
Davutoğlu, ticaret müşavirlerinin, Türkiye'nin gözü, kulağı, ekonomik ilişkilerin tanzimi yönünde atılması gereken adımları Türkiye'ye bildiren ve Türkiye'den gelen talimatlarla bulundukları ülkelerle ilişkilerin en üst düzeye çıkmasını sağlayan en önemli kurumsal yapı olduğunu kaydetti. 
 
Ticaret müşavirlerinin, ülkenin temsilinde çok önemli görevler üstlendiklerini ifade eden Davutoğlu, 2008'de 74 ülkede, 94 merkezde 115 müşavirin görev yaptığını, şu anda ise 110 ülkede 165 merkezde 250 ticaret müşavirinin hizmet yürüttüğünü bildirdi. 
 
Türkiye'nin hızını kesmediğini, küresel ekonomik kriz sırasında bile Türkiye'nin gücünü gösterdiğini dile getiren Davutoğlu, "Aslında, küresel ekonomik krizin Türkiye açısından daha kolay atlatmasının en önemli araçlarından biri, dış ekonomik ilişkilerde sağladığımız bu çeşitlilik. Şu anda Afrika'da 37, Asya Pasifik'te 66, Amerika'da 31, Avrupa'da 86, Ortadoğu'da 30 müşavirimizle, her alanda bulunan bir kapasiteye sahibiz" diye konuştu. 
 
"Dünyadaki küresel değişimi takip edin"
 
Başbakan Davutoğlu, dış ekonomik ilişkiler bağlamında 4 ana misyona dikkat edilmesini isteyerek, "Birincisi, küresel ekonomik değişim ve bu değişimde, bulunduğunuz ülkenin konumu. Eğer dünyadaki küresel değişimi takip edemiyorsanız, o küresel değişim içinde, bulunduğunuz ülkenin konumunu, yerini değerlendiremiyorsanız, o andan itibaren Türkiye ile o ülke arasında irtibatı kurmakta zorlanırsınız" dedi. 
 
Müşavirlerin, dünyadaki küresel ekonomik değişimi yakından takip etmelerini de isteyen Davutoğlu, "Hepinizden beklentimiz, ülkenin nabzını tutmanız ve bu nabzı, o ülke perspektifinden Ankara'ya aktarmanız. Bu çok önemli bir misyon" şeklinde konuştu. 
 
Davutoğlu, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığını üstlendiğini hatırlatarak, müşavirlerin, sadece o ülke şartlarını değil, G-20 gündemini de bulundukları ülkelere anlatmaları gerektiğini söyledi. Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: 
 
"Yani sorumluluğunuz sadece belli çevrelerle temas kurmak, o temasları Ankara'ya aktarmak değil. Küresel alandaki dönüşümü yakından takip etmek, nabzını tutmak ve bu konudaki kanaatlerinizi, analizlerinizi bize aktarmak. İkincisi, Türkiye'nin makro stratejik hedeflerini ekonomik açıdan doğru anlamak ve bu makro stratejik hedeflerle bulunduğunuz ülke arasında sağlıklı ilişki kurmak. Bu, büyükelçilerimiz için de geçerlidir. Ama sizlerin takip etmesi gereken husus şu; ilkinde oradan ülkeye bir şekilde perspektif getirirken, ikinci misyon da Türkiye'den, bulunduğunuz ülkeye, bir yeni vizyon, yeni perspektif getirerek ilişkileri tanımlamaya çalışmak. Onun için buradasınız. Onun için önümüzdeki günlerde yine büyükelçilerimizle bazı toplantılarda, ayrıca da bakanlarımızla bir araya geleceksiniz. 'Ticaret' diye kendinizi çok sınırlamayacaksınız sadece. Yatırım imkanları, enerji ve diğer alanlarda, özel spesifik müşavirlik alanının olmadığı yerlerde de ekonomik ilişkileri tanzim etme sorumluluğunu üstleneceksiniz. Türkiye'nin makro stratejik hedeflerini anlamadan, bu hedefler etrafında bulunduğunuz ülkenin rolünü, konumunu tespit etmeden görev yürütmeniz çok zor. İşte bu konferansın en önemli hedeflerinden birisi, sizin her alanda, Türkiye'deki değişimi de anlayarak, her yıl, o değişimle Türkiye'nin hedeflerini, bulunduğunuz ülkelere intibak ettirmek. Bu ikinci önemli misyon."
 
Türkiye'deki özel sektörle yakın temas
 
Davutoğlu, ticaret müşavirlerinin ayrıca, kurumlar ve bakanlıklar arası ilişkilerde resmin bütününü görmeleri gerektiğini ifade ederek, müşavirlerden, Türkiye'deki özel sektörle, iş dünyasıyla yakın temas halinde olmalarını da istedi. Davutoğlu, "Çünkü nihayet, sizin perspektifinizi, stratejik hedeflerinizi hayata geçirecek olan Türkiye'deki özel sektördür" dedi. 
 
Türkiye'nin, hedeflerini iş dünyasına dikte etmediğini, iş dünyasıyla hedeflerini tanımladığını ve hayata geçirdiğini belirten Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti: 
 
"İş dünyası arasında hiçbir fark gözetmeden bütün şirketlerimize kapınız açık olacak. Kendiniz sanki o şirketlerin oradaki temsilcileriymişcesine iş dünyamızın oradaki projelerini, çalışmalarını takip edip, orada Türk iş dünyasının daha da kökleşmesine, orada bulunduğunuz ülkelerdeki imkanlardan daha fazla pay almasına katkıda bulunacaksınız. Çünkü nihayetinde stratejik bir perspektif geliştirildiğinde, bütün parametreler göz önüne alınmak durumunda. Türkiye'nin siyasette ve ekonomide uluslararası alandaki performansı kamu ve özel sektörün birlikte performansıyla ölçülür. O bakımdan hiçbir tereddüt göstermeden iş dünyamızla bulunduğunuz ülkelerde çalışmalara ağırlık vereceksiniz." 
 
"Klasik memur mantığını değiştirmeniz lazım"
 
Başbakan Davutoğlu, ticaret müşavirlerinin, bir başka misyonunun da bulundukları ülkelerdeki iş dünyasıyla yakın ilişkiler içine girmek olduğunu belirterek, şunları söyledi: 

"Yani, büyükelçilik binasında oturup, 'acaba, ne zaman bana telefon gelir Ankara'dan, ne talimat gelir' diye beklemek, ticaret müşavirinin yapacağı iş değildir. Klasik memur mantığını değiştirmeniz lazım. Sizler, statü olarak devlet memurusunuz ama yöntem olarak memur mantığının dışında hareket etmek zorundasınız. Gideceksiniz, önce tanıyacaksınız, küresel resmi çektikten sonra, o küresel resim içinde o ülkeyi tanıdıktan sonra, Türkiye'nin makro stratejik resmini çektikten sonra, o resmin içindeki en önemli aktörler olarak iş dünyasıyla teması Türkiye'de geliştirdikten sonra, yapacağınız dördüncü önemli ayak, oradaki iş dünyasıyla ve iş dünyasının işlerinin tekemmül ettiği, tamamlandığı bürokrasiyle ilişkileri en iyi şekilde tutmak. Her kapıyı çalmak, kapı kapalıysa bacadan girmek gerekirse. Dinamik, aktif, bıkmadan, usanmadan, çalışmaya ayarlı ticaret müşavirleri görmek istiyoruz. Ofisinde oturan, günde 8 saat ise mesai, 5, 7 saatini ofiste geçiren ticaret müşaviri, vazifesini tam yapmıyor demektir. Alanda, piyasalarda olacaksınız. Oradaki kamu bürokrasisiyle yakın temasa geçeceksiniz. Mevzuatın getirdiği engelleri aşmaya çalışacaksınız. Türkiye ile temas halinde olacaksınız ama aynı zamanda oradaki ticaret odalarıyla, iş dünyası örgütleriyle temas halinde olacaksınız. Sizden beklentimiz, belli mesai saatleri arasında masa başında rapor yazmak değil. Beklentimiz ve talebimiz, alanda ilişkileri geliştirmek, bütün bu resmi bir bütün halinde, bütüncül bir stratejinin farklı tonları halinde görebilmek, okuyabilmek ve bizi de bu anlamda yönlendirmek. Ankara'yı bulunduğunuz yerden yönlendirecek sizlersiniz bir anlamda da. Ama onun için bulunduğunuz alanı tanıyacaksınız."
 
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde mesai saatleriyle ilgili verdiği talimatın hala geçerli olduğunu dile getirerek, "Zaman dilimleri arasındaki farklar da gözönüne alındığında, biz yurt dışındaki mesai anlayışında bir devrim yaptık. Bu devrimi her yere sirayet ettirmeye kararlıyız. Dışişleri Bakanı olduğum gün verdiğim talimat, şimdi Başbakan olarak sizler için de geçerlidir. Bize mazeretle gelmeyeceksiniz. 24 saat yetmiyorsa 25. saati bulacaksınız, 7 gün yetmiyorsa haftada 8. günü bulacaksınız ama mutlaka geçmişte kaybedilen zamanları telafi etmek üzere, gece ve gündüz faaliyet, aktivite içinde, alanda, fiilen, bizzat bu işi yöneten ekip olarak çalışacaksınız" diye konuştu.
 
"Ticaret müşavirleri küresel resmi doğru çekmeli" 
 
Davutoğlu, ticaret müşavirlerinin küresel resmi doğru çekmeleri, bulundukları ülkeyi o küresel resmin içine oturtmaları, Türkiye'nin makro stratejik resmini doğru okumaları; yatırım, ticaret, enerji gibi hedefleri her bir alana yansıtmaları ve iş dünyalarıyla iyi ilişkiler kurmaları gerektiğini, bunun yanında her ülkenin ve bölgenin özel şartları olduğunu bilerek, genel prensipler dışında o ülkeye özel birtakım politika ve yöntemleri geliştirmeleri gerektiğini ifade etti. 
 
Ticaret müşavirlerinin görev yürüttüğü ülkelerin dört ana grupta toplanabileceğini bildiren Davutoğlu, gruplardan birinin AB ülkeleri olduğunu kaydetti. 
 
AB üyelerinin, Gümrük Birliği dolayısıyla Türkiye'nin çok özel statüde ilişkisi bulunan ülkeler olduğuna işaret eden Davutoğlu, bu çerçevede AB üyesi ülkelerdeki ticaret müşavirlerinin, Gümrük Birliği mevzuatını ve Türkiye'nin buradan doğan haklarını çok yakından takip edip, bu haklarda herhangi bir aşınma, yıpranma olmamasına özel çaba göstermesi gerektiğini belirtti.
 
Davutoğlu, geçen haftalarda DEİK'te bir araya geldiğinde de vurguladığı gibi AB ile ilişkilerde sadece bugünün sorunlarını çözmeye veya Türkiye'nin AB içindeki payını bugün için artırmaya ayarlı politika değil, AB krizden çıktıktan sonraki aşamada da birlik içinde en fazla ekonomik aktivite gösteren yeni bir dönemin başlangıcının ilk işaretlerinin verilmesi gerektiğini söyleyerek, "Şimdiden kendimizi kriz sonrası düzenlemelere, ayarlamalara hazırlıklı kılmalıyız. AB üyesi ülkelerde, büyük veya küçük, ama hepsi aynı prensipler içinde olan bu ekonomik havzada, bizim AB üyesi olmamakla birlikte, ekonomik olarak AB'nin parçası olduğumuz gerçeğinden hareketle ekonomi politikalarımızı yönetmemiz, yürütmemiz lazım. Bu çerçevede de önümüzdeki dönemde AB ile ilişkilerimizde yeni bir dinamizm bekliyoruz. Bu dinamizmde sizlerin özel konumlar üstlenmenizde de büyük fayda mülahaza ediyoruz" diye konuştu.
 
AB ve ABD arasındaki TTIP ile ilgili müzakerelerin bundan sonra hızlanarak devam edeceğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
 
"Her zeminde, gerek Sayın Cumhurbaşkanımız, gerek ben, gerek ilgili bakanlarımız hem AB yetkililerine hem de ABD yetkililerine, AB ile olan Gümrük Birliğimiz dolayısıyla, bu Gümrük Birliğinin doğasına ve prensiplerine aykırı bir şekilde Türkiye olmadan imzalanacak TTIP'nin Gümrük Birliğini de tartışmaya açacağını vurguluyoruz. Onun için her birinizin, böyle bir durumda o ülkeyle ilişkilerimizin nasıl etkileneceğini de şimdiden planlamanız ve bize bu yönde doğru analizler sunmanız lazım.
 
Artık AB-Türkiye ilişkileri, ekonomik ilişkiler bağlamında söylüyorum, o 20 yıl önce, Gümrük Birliği anlaşmasının imzalandığı şartlar çok değişti. Artık AB'nin içinde rekabet gücüne sahip bir Türk sanayi var. Artık birçok alanda, AB pazarında ciddi etki gösterebilen belli sektörel alanlarımız var."
 
Ticaret müşavirlerine, "Hem AB hem diğer alanlarda son dönemlerde ilan ettiğimiz sektörel dönüşüm programlarını her biriniz yakından takip edin" diye seslenen Davutoğlu, bu programların getirdiği imkanlarla AB'de ve diğer alanlarda nasıl bazı özel avantajlara sahip olunabileceğinin iyi etüt edilmesini istedi ve "Çünkü bu sektörel dönüşüm programları, bizim hem içeride reel sektörün yeniden yapılandırılması hem makroekonomik alanda yeni bir döneme başlangıç açısından özel bir öneme sahip" dedi.
 
Komşu ülkeler
 
Davutoğlu, ikinci önemli alanın komşu ülkeler olduğunu belirterek, Türkiye'nin AB ile ilişkilerin gelişmesi yanında, son 12 yılda komşu ülkelerle ilişkilerin gelişmesine büyük önem verdiklerini vurguladı.
 
Komşu ülkelerle "yüksek düzeyli stratejik işbirliği mekanizmaları" ya da "üst düzey işbirliği mekanizmaları" gibi yeni mekanizmalar geliştirdiklerini, sadece geçen ay Yunanistan, Irak ve Rusya ile üst düzey işbirliği konseyi toplantıları yaptıklarını anlatan Davutoğlu, ticaret müşavirlerinden, bunları çok yakından takip etmelerini istedi.
 
Davutoğlu, "Türkiye komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirme konusunda kararlıdır. Komşu ülkelerde görev yürüten ticaret müşavirlerimiz, ekonomiyle ilgili diğer müşavirlik alanlarımız, temelde şu prensipten hareket etmek durumunda: Türkiye, komşu ülkelerle ekonomileri entegre etme iddiasındadır ve bu ülkelerle ilişkiler gelişirken tek bir alanda değil, bütün alanlarda bütüncül tamamlayıcılık ilişkisine sahip, ekonomik ilişkiler geliştirmek bizim için çok önemli bir stratejik hedeftir" diye konuştu.
 
Irak'ın çarpıcı bir örnek olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
 
"Irak, 2009'da YDSK'yı kurduktan sonra da inişli çıkışlı bazı siyasi dönemler olmakla birlikte, ekonomik bakımdan hala en çok ihracat yaptığımız ikinci ülkedir, en önemli yatırım alanlarımızdan birisidir ve enerji konusunda da enerji açığımızın giderilebileceği en büyük potansiyele sahip ülkelerden biridir. Türkiye ile Irak, ekonomik açıdan birbirini tamamlayan ülkelerdir, birbirine rakip ülkeler değildir. Dolayısıyla bütün komşu ülkelerle ekonomik ilişkilerimizde tamamlayıcılık ilişkisine özel önem göstermenizi rica ediyorum. Her birisiyle acaba ekonomimiz nasıl entegre olur, nasıl bütünleşir, onu planlayacağız. Çünkü dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girebilmek için mutlaka kendi siyasi sınırlarımız sabit kalmakla birlikte ekonomik sınırlarımızın, yani serbest vize uygulamalarının, yani ticaret anlaşması uygulamalarının yayılması ve derinleşmesi lazım.
 
Aksi takdirde Türkiye ölçeğinde bir ülkenin bu yarışı, yani coğrafi bakımdan, büyüklük ve nüfus büyüklüğü bakımından sürdürebilmesinde ciddi problemler var. Çünkü geri kalan 9 ülke kıta ölçekli ülkeler. Her biri Türkiye'nin 8 misli, 10 misli büyüklüğünde ülkelerden bahsediyoruz. ABD, Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Avustralya, Kanada, bunların ekonomik ölçeği, yüz ölçümü itibarıyla da bazıları nüfus itibarıyla da kıta ölçeğinde ülkeler. Onlarla olan rekabetimizde mesafe alabilmemiz için mutlaka siyasi sınırlara karşılıklı saygı göstermekle birlikte ekonomik sınırları genişletmek lazım, perspektifimizi, ufkumuzu açmamız lazım. Ekonomik sınırları bu anlamda daha açık sınırlar haline getirmenin temel prensibi de komşu ülkelerle iyi ilişkiler üzerinden ekonomik entegrasyona dayalı ilişkiler geliştirmek. Bu da bizim için vazgeçilmez bir alan halinde."
 
"Afrika'da başat ülkelerden biri haline geldik"
 
Davutoğlu, üçüncü önemli ülke grubunun "açılım bölgeleri" olarak adlandırılabileceğini ifade ederek, bu ülkelerin, her birinin ayrı özelliklere sahip Türkiye'nin yeni açılım havzaları olan Afrika, Güney ve Latin Amerika ile Asya Pasifik olduğunu söyledi.
 
Önceki dönemlerde Türkiye ekonomisinde bu bölgelerin yerinin "marjinal" denilecek düzeyde olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Son 5-6 yıl içinde arka arkaya attığımız adımlarla ve takip ettiğimiz politikalarla Afrika'da şu anda başat ülkelerden biri haline geldik" dedi.
 
Türkiye'nin bugün Afrika'daki 39 ülkede büyükelçiliği bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğunda bu sayının 12 olduğunu hatırlattı.