Yandaş medya televizyonlarından Beyaz TV'de Latif Şimşek'in sunduğu Dinamit isimli programda, Ergenekon hükümlüsü Dursun Çiçek konuk oldu. Çiçek'le birlikte programa Ankara'dan Akit'in Ankara temsilcisi Serdar Arseven ve Ekrem Kızıltaş da katıldı. Dursun Çiçek, burada yıllardır aralarında başörtülü annelerin çocuklarının yemin törenlerine alınmamasının da olduğu birçok olayı münferit olarak niteleyerek, “Paralel yapıyla mücadelede bazı aşırılıklara gidilmiş” dedi. Yıllardır dindar insanlara karşı yapılan hukuksuzlukları ‘paralel yapıyla mücadeleye' bağladı. Çiçek'e göre TSK kendisini paralel yapıdan korumak için başörtüsüyle mücadele etmiş. ‘Kumpas medyası TSK'yı dinsiz gibi göstermeye çalıştı' iddiasını ortaya atan Dursun Çiçek'e yıllardır bu yönde haberler yapan Akit'in temsilcisinin cevap vermemesi dikkat çekti. Çiçek, hem tüm belgelerin sahte olduğunu savundu. Hem de TSK'nın teknik birimlerinden belgelerin sızdırıldığını iddia etti.

SUÇLAMALAR KARŞISINDA SUSPUS

Yandaş kanaldaki programda ilginç anlar yaşandı.  Hem yandaş gazeteciler hem de Çiçek birçok çelişkiye imza attı. Geçtiğimiz yıllarda Dursun Çiçek'in de aralarında olduğu askerler hakkında en sert yayınları yapan Akit Gazetesinin Ankara temsilcisi arasında ilginç diyaloglar geçti. Çiçek, İrticayla Mücadele Eylem Planındaki imzanın kendisine ait olmadığını savundu. Bu yönde haber yapan tüm medyayı ‘Kumpasçı' olarak tanımladı. Ancak geçtiğimiz yıllarda İrticayla Mücadele Eylem Planı'na ilişkin onlarca habere imza atan Akit'in Ankara temsilcisi Arseven, Çiçek'in hakaretleri karşısında sessiz kalmayı tercih etti.

Akit Gazetesi Ankara Temsilcisi Serdar Arseven, Adalet Bakanlığı'nın irticayla mücadele eylem planını inceleyerek imzanın Çiçek'e ait olduğu yönünde beyan eden adli tıp uzmanlarını görevden aldığını itiraf etti. Daha sonra Dursun Çiçek'e “Siz bu kişilerle ilgili bir çalışma yapıyor musunuz, bu işlerin üzerine gidiyor musunuz ?” diye sordu. Arseven, daha sonra Çiçek'e Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İrtica' konusuna bulaşmasını tabiri caizse normal buluyor musunuz? Sorusunu yöneltti. Andıç sitelerindeki başörtüsü karşıtı yayınları görmezden geldi 'başörtüsüyle mücadele etmedim' dedi.

Çiçek, bu soruya ilginç bir cevap verdi. Kendisinin 9 yıl boyunca eski adı Genelkurmay Psikolojik Hareket Daire Başkanlığı olan 2005'ten sonra Genel Kurmay Bilgi Destek dairesi olarak adı değiştirilen biriminde çalıştığını söyledi. İnternet Andıcı davasında onlarca kara propaganda sitesinin Genelkurmay'a bağlı bu dairelerin kontrolünde olduğu ortaya çıkmıştı. Bu sitelerde sistemli bir şekilde o dönemde Başbakan olan Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç'ın etnik kökenlerine ilişkin haberlerinde olduğu binlerce asılsız yayının olduğu belirlenmişti. Kandil programları gibi dini programlar abartılarak bu tür eylemlerin laik düzeni yıkmayı hedeflediği propagandası yürütülüyordu.

Ancak Dursun Çiçek, bu sitelerde yer alan onlarca başörtüsü yayın olmasına rağmen kendilerinin başörtüsüyle mücadele etmediğini ileri sürdü. Başörtülü annenin oğlunun yemin töreninden çıkarılmasının da arasında olduğu dindar insanlara karşı yapılan hukuk dışı uygulamaların 'paralel yapıyla mücadele' altında yapıldığını savundu.

Dursun Çiçek, “Vatandaşlar bilsin diye söylüyorum. Biz başörtüsünü ibadet şekliydi, yaşam şekliydi. Biz bunları TSK olarak irtica diye almıyoruz. Bizim irtica olarak kastettiğimiz vatandaşlık hakları, temel hak ve özgürlükler, cumhuriyet değerleri ve çağdaş demokrasi yerine bugün devletin de tehdit olarak gördüğü Bir imamdan talimat alan seçimlerin diğer organlarını göstermelik olduğu çağdışı yönetim şekli olarak anlıyoruz. Ve bunu milletimize anlatmaya çalıştık ancak başarılı olamadık.” dedi.

Çiçek, Manisa'da 2008 yılında başörtülü annelerin çocuklarının yemin törenine alınamamasını münferit bir olay olarak nitelendirmesi üzerine Latif Şimşek, “Bunlar bir iki tane olarak geçiştirilemez çok fazla var.” dedi.

DİNDAR İNSANLARA ZULMÜ PARALELLE MÜCADELEYE BAĞLADI

Çiçek,  dindar insanların ordudan ihraç edilmesini ve başörtülü insanlara çıkarılan zorlukları münferit olarak tanımladı. Paralel yapının TSK'yı dine karşıymış gibi gösterdiğini iddia etti. Ancak geçtiğimiz yıllara ait arşivlere bir göz atıldığında başörtülü insanlara yapılan zulümlere karşı sadece Zaman gazetesinin değil başka gazeteler tarafından haberleştirildiği görülüyor. Çiçek'in hakaretleri karşısında sessiz kalmayı tercih eden Arseven'in temsilcisi olduğu Akit'e bunlardan biri.

Çiçek, bu tür olayların TSK'nın 30 yıl boyunca paralel yapıyla mücadele ederken bazı aşırılıklara gitmiş olabileceğini öne sürerek bu tür amacını aşan olayların yaşandığını savundu. Bunu üzerine Serdar Arseven'de 27 Nisan muhtırasının içeriğini hatırlattı. Burada başörtüsü, dini gecelerde düzenlenen programlardan duyulan rahatsızlığının dile getirildiğini kaydetti. Serdar Arseven, 27 Nisan muhtırasının Çiçek'in iddia ettiği gibi paralel yapıyla mücadele kapsamında görünmediğini kaydetti.

BÜYÜKANIT'I SUÇLADI

Bunun üzerine Dursun Çiçek, Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı suçladı. Çiçek, “Madem 27 Nisan muhtıra e muhtırayı ben yazdım. Diyen dönemin Genelkurmay Başkanı hakkında neden işlem yapılmadı” diye sordu. Çiçek, 27 Nisan bildirisinin karargah çalışması olmadığını, Yaşar Büyükanıt'ın tek başına hazırladığını ve bizzat kendisinin siteye koyduğunum iddia etti.

KENDİSİNİ 2004 MGK KARARIYLA SAVUNDU

Dursun Çiçek, kendisini ilginç bir argümanla savundu: 2004 tarihli MGK kararı. Çiçek 2004 yılında MGK'da Fethullah Gülen'i bitirme kararının devlet tarafından alındığını kaydetti. İrticayla mücadele eylem planının altındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ederek “O imzayı atsaydım çıkar savunurdu. Çünkü devlet MGK'da mücadele etme kararı almış.” dedi.

“2004'te karar alınmış bu örgütle mücadele edilecek” diyen Çiçek, “Bana görev verilseydi  en güzelini hazırlarız altına bende bütün komutanlarda altına imza atardık. Çünkü MGK karar almış.”  dedi.

Çiçek, askeri mercilerin dindar insanalar karşı yaptığı tüm uygulamaları paralele yapıyla mücadeleye bağladı. TSK'nın kendisini paralel yapıdan korumaya çalışırken bazen aşırılığa gittiğini iddia etti. Dursun Çiçek,  “TSK bu yapının 1980'den beri emniyet gibi sızmaya çalıştıklarını tespit etti. Bunu engellemek için çalıştı. TSK kendini korudu. Yaş kararlarıyla tespit etiklerini sistemin dışına attı. Personelin yanlış davranışı paralelin TSK'ya sızmasına karşı aldığı tedbirlerin abartılması olarak yorumladı. Bu tür hataları personelin yanlış davranışı paralelin TSK'ya sızması ele geçirmesine yönelik karşı alınan tedbirlerin abartılması masum insanların mağdur edilmesini kimse savunamaz. Zaman zaman aşırıya kaçan tedbirler sayesindedir ki emniyette olduğu gibi paralel yapı TSK'DA başarıl olamadı.” dedi.

Çiçek TSK'ya karşı yapılan bu kumpasın arkasında İsrail ve ABD'nin olduğunu ileri sürdü. Latif Şimşek,  “TSK İsrail ile  sıkı fıkıdır. Arası iyidir silahlarımız oradan alınır neden İsrail operasyon yapma ihtiyacı hissetsin” diye sordu.

Çiçek, Deniz Kuvvetlerinin özellikle hedef alındığını kaydetti. Çiçek, “Denizcilerin darbelerden sabah haberi olur” dedi. Bunun üzerine Ekrem Kızıltaş, 28 şubat sürecindeki Batı Çalışma Grubunun denizci subaylar tarafından kurulduğunu hatırlattı.

Dursun Çiçek, 28 Şubat süreci sonucunda Erbakan'ın iktidardan uzaklaşılmasının TSK'yla ilgili olmadığını iddia ederek, “Milletin teveccühüyle ilgiliydi.” Dedi. Ancak bu defa da “Sincan'da tankları millet yürütmedi.” Hatırlatmasına muhatap oldu. Çiçek tekrar Paralelle mücadelede aşırılığa kaçıldığı kumpasa medyasının TSK'yı dinsiz göstermeye çalıştığını ileri sürdü.

EKREM KIZILTAŞ ÇİÇEK'E YOL GÖSTERDİ: TAHŞİYECİLER GİBİ YAP!

Yandaş gazetecilerden destek isteyen Çiçek'e Ekrem Kızıltaş yol göstererek Tahşiye soruşturmasını örnek verdi. Kızıltaş, “14 Aralık bir kumpas sonucu içeri atılan 22 kişiden birinin şikayeti üzerine dönen bir rutin mekanizma, sizlerin de uygun bir mekanizma bularak şikayet etmeniz lazım şuanda ortam uygun” dedi.

Çiçek ilerleyen bölümlerde Balyoz darbe planın  uydurma olduğunu iddia etti. Bu duruma Ekrem Kızıltaş, “Paralel yapının da bu kadar binlerce sayfayı toplayıp bu kumpası kuracak kadar mahir olduğuna inanmıyorum.” Diyerek başka bir çelişkiye imza attı.

TSK'YI SUÇLADI

Çiçek, TSK'nın mevcut komutan kademesine karşı ithamlarda bulundu. Başta askeri yazrgı olmak üzere bir çok birimin paralel yapının kontrolünde olduğunu ileri sürdü. Çiçek, “Askeri Yargıtay paralel yapının elindirdir” dedi.