Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara'da düzenlenen Şurânın açılışında konuştu:

- Son ikiyüz yıl içinde Türkiye'nin de Batı'da yaşanan tartışmaları yaşaması istenmiştir

- Cumhurbaşkanı olarak bu ülkede dine ait bütün meselelerin özgürce ve özgüvenli bir şekilde tartışılması için görevim olduğuna inanıyorum.

- Din ve dindarlık yoksulluğun, baskının, yobazlığın temeli olarak gösterilmiştir. Medya ile İslamopofi sürekli körüklenmişti.

- İslam üzerine öyle yoğun bir saldırı gerçekleştirilmiştir ki İslam alimleri kendilerini savunmaktan asıl meseleleri ele alamamıştır.

- Bizim mukaddes kitabımızda çok yerde akletmek emredilmiştir.

- Bu topraklarda kimi zaman Kuran'ın öğretilmesi, ezanın aslı ile okunması, başörtüsü yasaklanmıştır. Din ve dindarlar söz konusu olduğunda her türlü tasarruf yapılabilmiştir.

- Sahte hocaların adeta bu toplumu zehirlemesi teşvik edilmiş, sırtları sıvazlanmıştır. Hatta yurt dışında çeşitli ödüller almışlardır.

- Bugün hâlâ ulusal ve uluslararası saldırılar devam ediyor. Çünkü biz bu millete cesaret aşılamanın mücadelesini verdik, veriyoruz.

- Önce Türkiye'de ardından tüm mazlum ve mağdur ilkeler nezdinde milletin iradesini savunduğumuz için bizi hedef tahtasına koyuyorlar.

- Şurada alınan kararların hayata geçirilmesi ve İslam ülkelerine duyurulması Türkiye'nin görevidir. İslam ülkeleri arasında birliği sağlamada Türkiye öncü bir rol oynayabilir.

- Uluslararası medyada bizi eleştirenler neyi tartıştığımızı çok iyi biliyorlar ve bize itiraz ediyorlar. Onlar bizim susmamızı istiyor.

- Allah'ın izniyle korkmayacağız, ürkmeyeceğiz, geri adım atmayacağız. Yaptığımız yanlışı yerine başka bir yanlışın ikame etmek değildir, biz adalet istiyoruz, verdiğimiz hak mücadelesidir.

- Bu ülkede "Kâbe Arap'ın olsun bize Çankaya yeter" diyenler oldu. Bu, kendi dinini yaratma çabası, eliyle helvadan put yapma anlayışı değildir de nedir?

- Osmanlıca'yı bu ülkenin evlatlarının öğrenmesinden rahatsız olanlar var. Aslında bu, eskimez Türkçe'dir, yabancı bir şey değil bu. Bununla biz gerçekleri öğreneceğiz. Diyorlar ki, 'mezar taşlarının okunmasını mı öğreteceğiz'. Zaten sıkıntı burada, o mezar taşlarında bir tarih, medeniyet yatıyor. Bir neslin kendi mezarında kimlerin yattığını bilmemesinden daha büyük cehalet, acz olabilir mi? Bu bizim şah damarlarımızın koparılmasıydı aslında ve bizim şah damarlarımız koparıldı.

- Yeryüzündeki tüm mazlumların kalbi, yüzü size çevrilmiş durumdadır. Özgüvenini yitirmiş bir medeniyeti kaldıracak olan sizlersiniz.