Washington'da 'Trumpizm' rüzgarı ve Bannon faktörü
Siyasi kariyeri olmaksızın 60 yıl sonra koltuğa oturan ilk başkan olan Trump'ın kritik kararları yakınındaki dar bir çevre içinde alıyor olması, Washington'ın siyasi yelpazesinde rahatsızlığa neden oldu.

WASHINGTON (AA) - HAKAN ÇOPUR - Siyasi kariyeri olmaksızın 60 yıl sonra koltuğa oturan ilk başkan olan Donald Trump'ın, ülke meseleleriyle ilgili kritik kararları, aralarında aşırı sağcı Stephen Bannon'ın da bulunduğu dar bir çevre içinde alıyor olması, Washington'ın geniş siyasi yelpazesinde rahatsızlığa sebep oldu.

20 Ocak'taki yemin töreniyle başkanlık koltuğunu Barack Obama'dan devralan Trump, görevinin ilk 10 gününde attığı adımlar ve aldığı kararlarla şimdiden Amerikan siyasi tarihine geçmiş durumda.

Parti dışından gelerek ve siyasi kariyeri olmaksızın başkanlık yarışına giren Trump, kendisini Beyaz Saray'a taşıyan ana faktörün beyaz Amerikalı milyonlarca seçmen olduğu konusunda ikna olmuş durumda.

Bir dönem adı Dışişleri Bakanlığı için de geçen eski Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi Newt Gingrich, "Trumpizm" adı verilen olguyu tarif ederken, "siyasi güç odakları yerine halkın kendisine dayanmayı" vurguluyor.

Gingrich'e göre Trump'ın başkanlık seçimlerini kazanması, Washington veya New York gibi ağırlık merkezlerine değil, "sessiz Amerikan halkının sesine kulak vermesiyle" mümkün oldu. Bir diğer deyişle Trump'ın "dışarıdan" gelmesinin, kendisine söylemsel bir avantaj sağladığını vurgulayan Gingrich, Beyaz Saray'daki koltuğa oturduktan sonra bu avantajın nereye kadar taşınabileceğini ise yoruma açık bıraktı.

Trump, Trumpizm'in farkında

Bu olgunun farkında olan Trump, koltuğa oturduğu günden bu yana Cumhuriyetçi Partinin değil, büyük oranda kendi yolunu takip edeceği izlenimini verdi. Ancak yerleşik bir siyasi dengeye sahip Washington'ın pek alışık olmadığı adımları, alışık olmadığı yöntemlerle atmaya başlayan Trump, kendisini Beyaz Saray'a taşıyan siyasi akıma cevap vermeyi öncelemiş görünüyor.

"Meksika sınırına duvar", "7 Müslüman ülkeye vize yasağı" ve "TPP anlaşmasından geri çekilme" gibi tartışmalı kararlara "fazlasıyla hızlı" bir şekilde imza atan Trump'ın, kritik kararları büyük ölçüde yakınındaki dar bir çevre içinde alması tartışmalara neden oldu.

Bununla birlikte sosyal medya hesabı Twitter'ı önceki gibi kullanmaya devam eden Trump, "taraflı" bulduğu medya yerine seçmenine doğrudan ulaşabildiği bu mecradan da vazgeçmek istemiyor.

Gerek kararları, gerekse bu kararları alma yöntemi eleştirilen Trump'ın mevcut çizgisini hangi sınırlara kadar götürebileceğini zaman gösterecek.

Ancak, örneğin, nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülkeye getirilen vize yasağı kararı metninin birkaç kişi tarafından yazıldığının anlaşılması ve kararın son güne kadar ilgili kurumlara iletilmemiş olması, cuma akşamı ve cumartesi günü gümrüklerde kaos yaşanmasına sebep oldu.

Genel olarak "sistem ve kurallar ülkesi" olarak bilinen ABD'de son günlerde yaşanan bu gibi sorunların, karar alma mekanizmasındaki "acelecilik" ve "koordinasyon eksikliği" gibi faktörlerle ilintili olduğu yorumları yapılıyor. Kısa zamanda aşılması halinde ortadan kalkacak bu eleştiri konusu, devam etmesi halinde ise "kronik" olarak adlandırılacak bir "yönetim sorununa" dönüşebilir.

Bannon faktörü

Trump'ın kampanya döneminde yanından ayırmadığı aşırı sağcı Bannon'ı önce Beyaz Saray'a baş stratejist olarak taşıması, sonra da Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) üyesi yapması oldukça dikkat çekti.

Bir danışmanın, ülkenin en üst düzey ulusal güvenlik konseyine üye yapılması, Washington'ın uzun zamandır görmediği türden bir düzenlemeydi. Bu adımıyla Trump, parti elitlerine veya Washington'ın siyasi ağırlık merkezlerine değil, Bannon gibi "kendi adamlarının aklına" güveneceğini bir kez daha ortaya koydu.

Trump'ın seçim kampanyası kadar Beyaz Saray'daki ilk günlerini de şekillendiren yakın ekibi içerisindeki Bannon, diğerlerinden ayrılarak kendine müstesna bir konum elde etti.

Stephen Bannon kimdir?

"ABD beyazlara aittir" iddiasıyla yola çıkan beyaz Amerika milliyetçilerinin son versiyonu "Alternatif Sağ" (Alt-Right) hareketi, 8 Kasım 2016'daki başkanlık seçiminden Trump'ın galip çıkmasıyla güç kazanmaya başladı.

"Alt-right" sitelerin önde gelenlerinden biri olan Breitbart'ın sahibi olan Bannon'ın Beyaz Saray'daki en güçlü isimlerden biri olması, beyaz Amerika milliyetçilerinin ideolojisinin Amerikan siyasetinde kurumsallaşmasına kapı açabilir.

Breitbart birçok kurum ve kişi gözünde "ırkçı", "Müslüman karşıtı", "göçmen karşıtı", "Yahudi karşıtı" ve "beyaz ırkın üstünlüğüne inanan" bir buluşma noktası olarak tanımlanıyor.

Cumhuriyetçilerin Amerikan halkına "ihanet" ettiğini ve "establishment" denen kurumsal parti yapılanmasının değiştirilmesi gerektiğini savunan Breitbart'ın, Ulusal Güvenlik Konseyinde söz hakkına sahip güçlü bir figür haline gelmesi de ayrıca ilginç bir durum oldu.

Kolejden mezun olduktan sonra ABD Donanmasında 4 yıl görev yapan Bannon'ın Georgetown'dan ulusal güvenlik ve Harvard'dan işletme diplomaları bulunuyor.

"Trump genellikle onunla aynı fikirdedir"

New York Belediye Başkanı olan ve Trump'ı yakından tanıyan isimlerden biri olan Rudy Giuliani, Bannon'ı şu sözlerle tanımlıyor:

"Amerikan kamuoyunu çok iyi anlıyor ve Trump da bu şekilde seçimleri kazandı. O, Trump'a insanların hangi konularda rahatsız olduğunu ve asıl dertlerinin ne olduğunu anlatıyor. Trump da genellikle onunla aynı fikirdedir."

Trump'ın başkanlık seçimlerini sürpriz bir şekilde kazanmasında büyük payı olan Bannon, birçok fikri sebebiyle kamuoyunda ne kadar "sevimsiz" bulunsa da, eski emlak milyarderinin çok güvendiği bir isim olarak artık ülkenin önemli karar vericilerinden biri oldu.

NSC üyesi Bannon

ABD Genelkurmay Başkanı ve Ulusal İstihbarat Direktörünün NSC toplantılarının doğal katılımcıları arasından çıkarıldığı bir ortamda bir danışmanın konseye alınması, kuşkusuz Trump'ın Bannon'a verdiği değeri gösteriyor.

Trump'ın sağ kolu olarak nitelendirilen Bannon'ın sağ kolu olan Stephen Miller da Trump'ın en güvendiği isimlerden biri olarak biliniyor.

20 Ocak'taki Trump'ın yemin töreni konuşmasını Bannon ile birlikte kaleme alan Miller, kampanyasının başından itibaren Trump'ın yakın ekibi içinde yer aldı ve konuşmalarının yazımında önemli rol oynadı.

Görünen o ki yeni Başkan Trump, kendi kaderini önemli ölçüde Bannon, Miller, Savunma Bakanı James Mattis ve Adalet Bakanı adayı Rex Tillerson gibi "özel ilişkileri" olan isimlerin başarısına bağlamış durumda. 2020 yolunda Trump'ın ve yakın ekibinin çizeceği grafik, sadece Amerikan halkını değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir gösterge olacak.