Facianın ilk günü kodamanlar ne demişlerdi?
“En iyi, en güvenli maden... Daha mart ayında denetlendi hiçbir eksik bulunmadı!..”
...........................
“En iyisi” buysa, diğerlerinin halini tahmin edin.
Her biri patlamaya hazır mega bombalar...
İşçiler madenlerden içeri adım attıklarında 8 saat boyunca “Rus ruleti” oynuyorlar. (*)
...........................
Daha ilk günden ortalığa dökülen -doğruysa- “eksiler” dehşet verici.
- 72 saat boyunca “trafo patlaması” dediler.
Oysa sendikacılar ve Maden Mühendisleri Odası temsilcileri daha ilk günden bunun “trafo patlaması” değil, terk edilmiş galerilerde kalan kömürün içten içe yanması yani “kızışma” nedeniyle karbonmonoksit zehirlenmesi olduğunu söylemişlerdi.
Haklı çıktılar.
Bunun anlamı “kaza” ile izah edilemeyeceği, maden işçiliğinin fıtratındaki kader olmadığıdır.
Tamamen “ihmal, kazanma hırsı, insan hayatını ciddiye almayış, sensörlerin diline kulak asmayış” izlenimi veriyor.
Gerçekten...
Artık kullanılmayan galeride kalıntı kömür tabakaları içten içe yanıyor, yükselen ısı diğer galerilere de yansıyor.
“Sensörler” ısı artışını algılıyor.
Fakat göstergedeki artışı ipleyen yok.
İşçilerin ifadesine göre “Üretime devam” deniyor.
Bu arada üretim yapılan galerilerdeki kömür de ısınmıştır.
TV’lerde işçinin anlattıkları inanılır gibi değil:
“Amirim, çıkarmakta olduğumuz kömür bile sıcak, anormallik var” uyarılarına rağmen amirleri “Önemli değil, üretime devam” talimatı vermiş.
Sonunda...
Kullanılmayan galerideki kızışmış kömür tabakaları çöküyor.
Yüksek ısı nedeniyle engel duvarı yıkılıyor.
Normalde maden içi monoksit “50 ppm” olması gerekirken bir anda “500 ppm” olarak diğer galerilere süratle yayılıyor.
Bir yandan oksijenle temas nedeniyle yangın, öte yandan normalin 10 misli karbonmonoksitle gelen öldürücü gaz saldırısı...
İşte felaketin anatomisi...
..........................
- İşçilerin üzerinde yangına dayanıklı tulumlar yok.
- Maskeleri kullanmayı bilmeyenlerin sayısı yüksek.
- Bileklerinde, bulundukları yerin sinyalini veren elektronik donanımlı bilezikler yok.
- Avrupa’daki işçilerin tehlike anında koruyucu destek niteliğindeki özel donanımlı kemerler de yok.
- Günlerce oksijen ve besin desteği veren, aleve ve gaza dayanıklı “kaçış odaları” da yok.
- Her şey bir yana, boyunlarında “kimliklerini ve kan gruplarını” belirten çelik künyeler bile yok.
..........................
- “Taşeron kullanmıyoruz” dediler ama daha da beteri “dayıbaşı” sistemi uygulanıyor.
Yani...
“Dayıbaşı” denen adamlara kendi sorumluluğunda işçi bölükleri kurmak için işletmeler anlaşma yapıyorlar.
“Dayıbaşılar” köyleri dolaşarak işsizleri topluyorlar.
Onları 2 bin TL’ye kadar ücretle çalıştırıyorlar ama bu 2 binin 400-700 TL’sini keserek kendi ceplerine koyuyorlar.
Razı değilsen çalışma, kahvede işsiz otur.
Ayrıca...
“Dayıbaşının” işverene taahhüt ettiği miktarın üstünde üretim primi de paylaşılıyor.
..........................
- Denetçilerin maden ocağına gelecekleri daha önceden haber alınırmış.
“Teftiş” durumuna geçilirmiş.
Denetçilerde girişten itibaren 100-150 metre ötesine geçmezlermiş.
..........................
Almanya’da 50, Fransa’da 35, İtalya’da 25 yıldır maden kazalarında can kaybı olmayışı ile sadece 1 maden kazasında 301 insanını kaybeden Türkiye arasında fark sadece “teknik” değil o tekniği zorunlu hale getirmeyen siyaset zihniyetidir.
........................
(*) Toplu tabancayla oynanan ölüm kumarıdır. Tabancanın topuna sadece 1 mermi konur. Avuç içiyle top hızla çevrilir. Sonra namlu şakağa dayanıp tetik çekilir. Ölüm ihtimali 6’da 1’dir.