ABD Başkanı Barack Obama, BM Genel Kurulu Genel Görüşmeleri'ndeki konuşmasında, Ukrayna'nın doğusundaki kriz ve Rusya'nın eylemlerinden IŞİD terörüne, İsrail-Filistin sorunundan Ebola salgınına, iklim değişikliğinden İran'ın nükleer faaliyetlerine, küresel gündemin en üst sırasındaki konularda kapsamlı açıklamalarda bulundu.
Dünyanın "savaş ile barış arasındaki bir kavşakta" olduğunu ifade eden Obama, "ABD'deki gençlere hep şunu söylüyorum: İnsanlık tarihinde doğabileceğiniz en iyi zamanda doğdunuz, eğitimli, sağlıklı ve hayallerinizin peşinden gitmede özgür olma şansınız geçmişte hiç olmadığı kadar fazla. Ancak hala dünyanın her tarafına yayılan bir huzursuzluk var; bizi bir araya getiren güçlerin yeni tehlikeler oluşturduğu ve herhangi tek bir ülkenin kendisini küresel güçlerden tecrit etmesini zorlaştırdığı hissiyatı..." ifadesini kullandı.
Ebola salgının oluşturduğu tehdit,  Rusya'nın "büyük ülkelerin toprak arzuları için küçükleri ezdiği günleri hatırlatan" Avrupa'daki saldırganlığı, Suriye ve Irak'taki teröristlerin vahşeti gibi sorunların acil ilgi gerektirdiğini kaydeden Obama, "Ancak bunlar, daha geniş boyutlu bir problemin de göstergeleri: Uluslararası sistemimizin birbirine bağlı dünyaya ayak uydurmadaki başarısızlığı. Gelişmekte olan ülkelerin kamu sağlık kapasitelerine yeteri kadar yatırım yapmadık. Çok sıklıkla, zorluklar olduğu zaman uluslararası normları hayata geçirmedik. Dünyanın birçok yerinde şiddet yanlısı aşırıcılığı besleyen hoşgörüsüzlüğe, mezhepçiliğe ve umutsuzluğa yeterli kuvvetle karşı koymadık" diye konuştu. 

"Ya uluslararası sistemi yenileyebiliriz ya istikrarsızlık akıntısına tekrar kapılırız"
Obama, "Birleşmiş Milletler olarak bugün önlerinde bir seçim bulunduğunu" belirterek, "Ya şimdiye kadar çok fazla ilerlemeye imkan sağlayan uluslararası sistemi yenileyebiliriz ya da istikrarsızlık akıntısına kendimizi tekrar kaptırmamıza izin veririz" ifadesini kullandı.
Büyük ve küçük ülkeler olarak herkesin, öncelikle uluslararası normlara riayet etme ve uygulama sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğinin altını çizen Obama, "Büyük ülkeler küçükleri taciz edememeli; insanlar kendi geleceklerini seçebilmeli" dedi. Obama, ABD ve müttefiklerinin Ukrayna halkını desteklemeye devam edeceğini kaydederek, Rusya'ya saldırganlığından ötürü bedel ödeteceklerini söyledi ve diğer ülkeleri de "tarihin doğru tarafında" kendilerine katılmaya çağırdı.
Obama, Ukrayna'da Rusya'nın diplomasi ve barış yolunu seçmesi halinde yaptırımları kaldıracaklarını ve Rusya'nın ortak zorluklara göğüs germedeki rolünü memnuniyetle karşılayacaklarını kaydetti.

"(İran'a) tarihi fırsatı kaçırmayın"
ABD'nin Ebola salgınıyla mücadeleye yaptığı yatırımlardan bahseden Obama, yüzbinlerce ölüme, korkunç acılara, ekonomik istikrarsızlıklara neden olabilecek ve sınırlar ötesine hızla yayılan bu hastalığı durdurmak için daha geniş çaplı çabaya ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Obama, ABD'nin İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili meseleye çözüm bulunması için de diplomatik çözümü takip ettiğini söyleyerek, İran'a önündeki "tarihi fırsatı" değerlendirmesi çağrısında bulundu. Obama, "İran'ın liderleri ve halkına mesajım şu: Bu fırsatın kaçmasına izin vermeyin. Bir taraftan sizin enerji ihtiyaçlarınızı karşılarken diğer taraftan da dünyaya programınızın barışçıl olduğuna dair güvence veren bir çözüme ulaşabiliriz" dedi.
Obama, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda da ABD'nin üzerine düşeni yapacağını ve diğer ülkelere de bu mücadelede yardım edeceğini belirtirken, ancak bu çabanın, her büyük ülkenin buna katkı sağlaması halinde başarılı olabileceğini söyledi.
İsrail-Filistin sorununa da kısaca değinen Obama, bu sorunu ele almak için de liderliğin gerektiğini, "önlerinde kasvetli bir manzara olsa da", ABD'nin barışın takipçisi olmayı asla terketmeyeceğini vurguladı.
Batı Şeria ve Gazze'deki statükonun sürdürülebilir olmadığını ifade eden Obama, "Ben Başkan olduğum sürece, iki devletin yan yana, barış ve güvenlik içerisinde yaşadığı ortamda İsrailliler, Filistinliler, bölge ve dünyanın daha adil olacağı ilkesinin arkasında durmaya devam edeceğim" dedi.

"ABD'nin İslam'la savaşta olmadığının altını yeniden çiziyoruz"
Şu anki yüzyılda, "dünyanın en büyük dinlerinden birini çarpıtan ölümcül ve ideolojik teröristlerle karşı karşıya olduklarını" kaydeden Obama, Amerika'nın tüm dış politikasını "terörizme tepki gösterme" üzerine temellendirmeyeceğini, bunun yerine El Kaide ve bağlantılı unsurlara karşı hedef odaklı kampanya yürüttüklerini belirtti. 
Obama, "Aynı zamanda, ABD'nin İslam'la savaşta olmadığının ve hiçbir zaman da olmayacağının yeniden altını çiziyoruz. İslam barışı öğretir. Dünya genelindeki Müslümanlar şeref ve adalet hissiyle yaşamayı arzular. Amerika ve İslam'a gelince de, 'biz ve onlar' diye birşey yok, biz bir bütünüz, çünkü milyonlarca Müslüman Amerikalı ülkemizin dokusunu oluşturmakta" diye konuştu.
Terör örgütü IŞİD'in geriletilmesi ve sonunda yok edilmesi gerektiğini yineleyen Obama, "Bu örgüt, Irak ve Suriye'de önüne çıkan herkese korku saldı. Hiçbir Tanrı teröre göz yummaz. Hiçbir şikayet bu eylemleri haklı göstermez. Bu şer akımıyla hiçbir müzakere olamaz. Bu gibi katillerin anladığı tek dil kaba kuvvet. Dolayısıyla ABD bu ölüm şebekesini parçalamak için geniş boyutlu bir koalisyonla birlikte çalışacak" dedi.

"(IŞİD ile mücadele) Dünyaya bu çabaya katılma çağrısında bulunuyorum"
Obama, bu çabada yalnız olmadıklarını, yabancı toprakları işgal etmek için ABD askeri gönderme niyeti de taşımadıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Bunun yerine, toplumlarını yeniden kazanmak için savaşan Iraklıları ve Suriyelileri destekleyeceğiz. Hava saldırılarında askeri gücümüzü kullanacağız. Sahada bu teröristlere karşı savaşan güçlere eğitim ve ekipman sağlayacağız. Örgütün finansmanını keseceğiz ve bölgenin içine ve dışına savaşçı akışını durduracağız. Şu ana kadar zaten 40'ın üzerinde ülke bu koalisyona katılmayı önerdi. Bugün, dünyaya bu çabaya katılma çağrısında bulunuyorum. IŞİD'e katılanlar, hazır yapabiliyorken savaş alanını terk etmeliler. Nefret için savaşmaya devam edenler, giderek yalnız kaldıklarını görecekler. Tehditlere boyun eğmeyeceğiz ve geleceğin yok edenler değil inşa edenlere ait olduğunu göstereceğiz." 
Tüm dünyanın, özellikle de Müslüman toplumların El Kaide ve IŞİD'in ideolojisini açıkça, kuvvetle ve kalıcı biçimde reddetmesi gerektiğini vurgulayan Obama, "IŞİD, El Kaide ya da Boko Haram'ın ideolojisi, kalıcı bir temelde ifşa edilmesi, karşı konulması ve reddedilmesi halinde güçten düşer ve ölür" dedi.

"Mezhepçi çekişmeleri reddetmenin zamanı"
Obama, teröristlerin beslendiği koşulları oluşturan çatışmalar sarmalını, özellikle mezhepsel çatışmaları ele almaları gerektiğini belirterek, "bugün Müslüman toplumlar arasındaki şiddetin, çok fazla insani acılara neden olduğuna" değindi. Obama, "Ortadoğu genelindeki Sünniler ve Şiiler arasındaki terör kampanyaları ve aracılı savaşların yol açtığı yıkımı farkına varmanın zamanı. Siyasi, sivil ve dini liderlerin mezhepsel çekişmeleri reddetmelerinin zamanı. Net olalım: Bu hiç kimsenin kazanmadığı bir savaş" diye konuştu.
Suriye'deki iç savaşın tek kalıcı çözümünün siyasi, etnik kimlikleri ya da inançlarına bakılmaksızın tüm Suriye halkının meşru arzularına yanıt veren kapsayıcı bir siyasi değişim olduğunu kaydeden Obama, Arap ve Müslüman dünyasından ülkelerin, halklarının, özellikle de gençlerinin oluşturduğu olağanüstü potansiyele eğilmesi gerektiğini de belirtti.

"Evet, bizim de problemlerimiz var ama..."
Amerika eleştirilirken, ABD'nin de ideallerini yerine getirmekte başarısız olduğu zamanların olduğu ve ülkenin kendi içinde de birçok problemleri bulunduğu yönünde hızlıca yorumlar getirildiğine işaret eden Obama, geçtiğimiz aylarda Ferguson'da yaşanan olaylara atıfta bulunarak, "Evet doğru. Bizde de ırk ve etnik kökene dayalı tansiyonlar oluşuyor" dedi.
ABD olarak bu sorunları ele almak için durmadan çalıştıklarını ve ülkelerinin birliğini daha da mükemmel yapmaya uğraştıklarını ifade eden Obama, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anki Amerika, 100 yıl, 50 yıl, hatta 10 yıl öncesinin Amerikası değil. Çünkü biz ideallerimiz için savaşıyoruz ve yanlışa düştüğümüzde de kendimizi eleştirmede istekli davranıyoruz. Çünkü, liderlerimizi (yapılan yanlışlardan) sorumlu tutuyoruz ve bağımsız yargı ve özgür basında ısrar ediyoruz.  Çünkü, biz farklılıklarımızı hukukun üstünlüğüne saygı göstererek, her ırk, dinden insan için yer açarak ve ülkesini daha iyiye görecek her bir kadın ve erkek bireyin kapasitesine inanarak, açık demokratik alanda ele alıyoruz".