Salgın hastalık ile tanıştığımız günden bu tarafa neler öğrendik neler! Nice âlimler çıktı da fikirleri ile milleti gülmekten kırdı geçirdi. Nice âlimler de gerçekten insanları düşünmeye sevk ettiler. Hele bir kısım âlimler de sadece fikirleri bozdular, hayırlı iş ve işlemleri tersine çevirip ortalığı fesada sürüklediler. Yeni bir edebiyat türü daha ortaya çıktı. Bu da kısa yoldan bilgiyi; kopyala, kes ve yapıştır. Eh birazda korku tuzu ve biberini üzerine dökünce yap servisini de gör cemiyetin ifsadını.
Bu salgın geldiği günden bu tarafa korkuyu çok iyi tanıdık. Gerçi kime misafir olduysa ona Cehennemi yaşattı. Bu korku bizleri evlerimize hapsetti. Çok şeyler kaybettik. Çok şeyler de kazandık. Kaybettiklerimizin başında “canlarımız” oldu. Eğitimi kaybettik. Ticareti kaybettik. Doğru sözlü, doğru gönüllü, doğru düşünüp doğrularla beraber yaşamayı kaybettik. İnsaflı olmayı kaybettik. Doğru yapılan işleri, doğrulamayı kaybettik. Devlete inanmayı, ilim adamlarına inanmayı, dostluğu, memleket geleceğini üstün tutmayı kaybettik. Din âlimi zannettiğimiz kişilerin dine ihanetinden dolayı din’e saygımızı kaybettik
Kazançlarımız olmadı mı? Oldu. Başta siyaset dünyası olmak üzere düşmanlık etmeyi kazandık. Doğru yapılan işlerin doğru olmadığına inanmayı kazandık. Bunca ibretlik işlerden ders almamayı kazandık. İbret alıp kendimizi hesaba çekecek yerde Cehennem yolunda yürümenin kolaylığını kazandık. Korku imparatorluğunda yaşayan bizler, doğruları ifsat ederek bütün cemiyeti fitneye sürüklemeyi kazandık.
Belki şöyle de denilebilir. Bizler ömür sermayesinin kısa olduğunu, malın mülkün, makam ve mevkilerin geçici olduğunu öğrendik. Sadece dua ve kulluğun kalıcı, dünya ve dünyadaki her şeyin geçici olduğunu da öğrendik.
Yüce Allah; bilmiyorsanız bilenlere sorun diye emrediyor. Bunca ilim ehli insanımız var. Görevlerinin başında canhıraş çalışıyorlar. Öyle insanlar var ki, yetişmiş ilim adamlarının dediklerine sırf inatlarından, hatta hiçbir şey bilmeyen bu cahiller; olmaz, yanlış, yanlış söylüyor diye bir laf yazıyor. Bir anda binlerce insan bu cahillerin iğvasına inanıyor da ilim sahiplerinin dediklerine inançları bir anda “acabaya” dönüşüyor. Bakın bu işin ucu nereye varıyor biliyor musunuz? Üzgünüm ki bu işin vardığı nokta Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığıdır. O varsa bütün doğrular yanlıştır mantığı ile hareket ediliyor. İşim siyaset yapmak değil ama şu salgın döneminde yapılan işleri de sırf Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığından dolayı görmemezlikten gelmek doğru mudur? El insaf.
Herkesin gözünü açması gerekir. Bizim dışımızdaki toplumlar bizi birbirimize düşürmek için çok uğraş veriyorlar. Lakin biz de atılan oltaya çabuk geliyoruz. Bizi yok etmenin en kısa yolu dinimiz hakkında ortaya atılan ihtilafların etrafında kümeler oluşturmamızdan kaynaklanıyor. Bu bozulma zamanında yanlışlar içinde yüzen insanların yaptığı bir iyiliği gökyüzüne çıkarırken, doğru işler üzerinde olanların bir hatasını bütün doğruları örtüp yok sayma hastalığına tutulmuşuz.
Bu salgın döneminde kazandıklarımız ve kaybettiklerimizin düşünülmesi gerekir. Bütün olumsuzlukların yanında bugün göğsümüzü kabartan Azerbaycan ve Türkiye’nin ZAFER GÜNÜ güzelliği oldu. İki devlet bir millet fikrinin ilerleyen zamanda, bir devlet bir millet durumuna gelmesini Allah bizlere nasip etsin. Parçalanmayalım, bölünmeyelim. Bir olalım, diri olalım, hep beraber gerçek devlet olalım. Karabağ’ın anavatan topraklarına katılması bize gurur verdi. Şehitlere rahmet, gazilere sağlık diliyorum.
Yüce Allah, bu Cuma günü yapacağımız dualarımızı kabul etsin. Ölmüşlerimize rahmet, bizlere sağlık sıhhat ve afiyetler versin. Bir de aklımızı başımıza almayı nasip etsin. Doğru düşünüp doğru hareket edelim diye dua ediyorum.
Selam ve dualarımla.
Saim ORAL, Kartal 11 Aralık 2020