33 şehid verdiğimiz 27 Şubat tarihi, uzun süredir yürütülen bir planın zirve noktasıydı…
Ancak yine başaramadılar.
 
Filmi biraz geriye sardırın…
 
Rusya ile ilişkilerimiz aniden gerildi ve birliklerimize saldırı gerçekleşti. Maalesef 33 mehmetçiğimiz şehid edildi. Bu bağlamda; askerlerimizin konumlarının saldırıyı tertipleyenlere sızdırıldığı bilgisi konuşulmaya başlanmıştı.
 
Şehidlerimizin kanı yerde kalmamalıydı. Alternatif hamleler peş peşe gelmeye başlıyordu.
Lüzum görülmesi üzerine İletişim Başkanlığı tarafından sosyal medyaya erişim ciddi oranda kısıtlandı.
Yine şehidlerin geldiği gece ilgili kurumlarca birçok uçuş iptal edildi ve havalimanları yoğun olarak kontrol altında tutuldu. Ordumuz tam taarruz durumuna geçti ve Suriye’deki rejim güçleri tek tek vurulmaya başlandı, rejime ağır kayıplar verdirildi. Rusya’ya aradan çekilmesi için mühlet verildi.
Ciddiyetimizi anlayan ABD; “Mühimmat desteği vereceğini ve Esed’in gitmesi gerektiği”ni açıkladı.
Hükümetimiz, aldığı ani bir kararla mülteciler için Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan sınır kapılarının açıldığını ilan ediyordu. Mültecilerin Avrupa’ya akışı başlıyordu. Avrupa ve “Sözde Süper Güçler” paniklemişti. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

Bir şeyler oluyordu ancak manzara yavaş yavaş netleşiyor taşlar yerine oturuyordu.
 
Suriye rejim güçlerini vurdukça, ağır kayıplar verdirdikçe ve en önemlisi şehitlerimizin intikamı alındıkça ses içeriden gelmeye başlıyordu.

Şehit cenazeleri sürecinde içlerinde İstihbarat Görevlisi olma ihtimali bulunan şehitlerimizin isimleri Oda Tv’de yayınlanmaya başlandı. Aileleri ifşa edilmek istendi.
Ve son atışta CHP’li Özkoç ağzı ile, Cumhurbaşkanımıza hakaret edildi. TBMM karıştırılmak istendi.
 
Bütün bunlar tesadüf müydü?
Bütün bunlar rastlantısal mıydı?
Bütün bunların birbiri ile ilgisi yok muydu?
 
Peki bunları tasarlayanlar neyi hedeflediler?
Madde madde gidelim…
1)      Suriye harekatımız ve Barış Kalkanı Operasyonumuz akamete uğratılmaya çalışıldı.
2)      Asker yakınları ve vatansever kanadın hükümete olan desteklerini çekmeleri amaçlandı.
3)      Şehidler üzerinden içeride bir infial uyandırmak istediler. Özellikle şehid sayısı abartılarak infial körüklenmek istendi. Bu amaçla görüntüler ve masabaşında hazırlanmış sansasyonel tasarımlar devreye alındı. Sosyal medya üzerinden yayılmak istendi.
4)      Batının güdümündeki Şii-İran, Vahabi-Suud ve Selefi-Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonu birdenbire Türkiye karşıtı konumlarını Suriye’de daha da belirginleştirdiler.
5)      Rusya ile olan müttefikliğimiz sabote edilmeye başlandı ve Rus derin devleti yardımıyla Suriye’de altüst edilmek istendik.
6)      Güç dengelerinin lehimize dönmeye başladığı bu süreç bitirilmek istendi.
7)      Başarıya ulaşmaları halinde yerli savunma sanayimiz tartışmaya açılacaktı.
8)      Sosyal Medya üzerinden kışkırtacakları kitleleri harekete geçireceklerdi.
 
Yani işin özü; ince ince planlanmış bir senaryoda yeni ve farklı bir kalkışma tertibi ile karşı karşıya kaldık.
 
Peki bundan sonra ne yapacağız?
Bundan sonra hedef doğrudan Esed’dir, Esed’in yanında duranlardır.
Artık dolaylı diplomasi dönemi bitmiştir. Doğrudan diplomasi ve doğrudan müdahale dönemi başlamıştır.
 
Gelinen noktada Rusya’yı istenilen noktaya çekmeye çalışıyoruz. Gelmezse ağır kayıplarla karşılaşacaktır. Zira Rusya’nın Suriye’de yenilmesi 3. Dünya Savaşı anlamına gelecektir.
Rusya’nın yenilmesi durumunda kuzeyden Almanya 2. Dünya Savaşından kalma intikamını masaya çıkaracaktır, bunu Rusya çok iyi bilmektedir. Rusya’nın Türki Cumhuriyetler tarafını ise tutma şansı hiç kalmayacaktır.
 
ABD’nin bölgede bir yenilgiye daha tahammülü yoktur. Meksika sınırı sıcaklığını korumaktadır. İç karışıklıkları ise saymıyorum.
 
Avrupa, üzerine akan mülteciler sebebiyle uzun yıllar meşgul olacaktır. Bu meşguliyet Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamında hükümetlerin el değiştirmesine kadar varan süreçleri başlatacaktır.
 
İsrail, adımlarını daha dikkatli atmak durumunda kalacaktır. Aldığı kararların kendi sonunu getireceğini inceden inceden hesaplayabilmelidir. Zira İsrail, Türkiye ile yakın komşu durumuna düşme ile karşı karşıyadır.
 
Bundan sonra “Miadı dolmuş Esed” için geriye sayım başlamıştır.
Esed siyaseti yürütenlerin de siyaseten ayakta kalmaları kolay görünmüyor.
Hayr ile.
 
Nihat Ağdemir
12 Mart 2020